20. Post-it

61 5 1
                                    

Gecikmeden dolayı üzgünüm. Gün olarak aksamamasına dikkat ediyorum fakat bugün saatte birkaç problem oluştu. :) Kusura bakmayın. İyi okumalar...🖤

20. Post-it
_________

Yiğit: Özür dilerim.

   Yaklaşık bir beş dakikadır öylece mesaja bakıyordum. Sude ise bir bana bir mesaja bakıyor şaşkınlığını sonuna kadar belli ediyordu. Ve tabiki de bu kadar uzun konuşmadan beklemesine bile şaşırmıştım. Hemen konuşmaya başladı.

"Ben Yiğit'i tam sekiz senedir tanıyorum." Kafamı bile kaldırmadan hala mesaja bakıyordum.

"Ee.."

"Ve onun ilk defa özür dilediğini görüyorum.." Şu an içeri biri girse kesinlikle bizim deli olduğumuzu düşünür. Çünkü ikimiz de deli gibi telefona boş boş bakıyoruz.

   Yavaşça kafamı kaldırdım ve yeniden Sude'ye baktım.

"Gerçekten mi?" Sude çizgi gibi olan dudaklarını benim sorumla birlikte kocaman bir gülümsemeye döndürdü ve bir anda ayağa fırladı.

"Ya biliyordum ya!Bi-li-yor-dum!"

"Ya ne bağırıyorsun?" Kaşlarımı çatarken deli gibi zıplayan Sude'ye baktım. Özür dilerim, gibi eki fazla oldu. Sude resmen deli!

"Kızım ben sana bunu iki gün önce söyleseydim kesin 'Ya Sude saçmalama. Robot mu bu çocuk?' der inkar ederdin. Ama şimdi..." Lafın nereye geleceğini anlayarak hızla elimi kaldırıp 'dur' işareti yaptım ve konuşmaya başladım.

"Az önceye kadar düşünmüyordum ama sen söyleyince çok mantıklı geldi. Tabii ki de saçmalıyoruz. Robot mu bu çocuk?"

"Sus sus! Kıvırma. Ben anladım anlayacağımı. Sen de ona karşı boş değilsin."

"De mi? O sanki beni seviyor mu Sude? Sadece kendimizi kandırıyoruz. Yani... Ben kandırmıyorum tabii.." Kırdığım potla Sude beni yeniden oturtturdu.

"Bak kızım gözlerini aç! Sırf eline dokundu diye adam dövdü, bir de haklı olmasına rağmen senden özür diledi. Ve sen de onu seviyorsun. O zaman engel ne?" Bakışlarımı yavaşça yere eğdirdim.

"Bilmiyorum.. Emin olamıyorum. Onu.. Hiç çözemedim. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini hiç anlayamıyorum. Kendimden de emin olamıyorum işte.."

"O zaman tek bir şansın kaldı. Konuşmak."

"Ne konuşması Sude? Ne soracağım Allah aşkına?"

"Dur dur.." Hızla ekranını açık bıraktığım telefona doğru eğildi ve ayağa kalktı.

"Sude, saçmalıyorsun! Ver şunu!"

"Üzgünüm. Bu ilişkinin çöp çatanı benim!" Az önce içeri biri girse deli olduğumuzu düşünür demiştim ama şimdi çok daha beterdik. Yatakların arasında elinde telefonumla koşuşturuyordu. Belli ki Yiğit'e mesaj yazıyordu. Of!

"Ya ne ilişkisi, ne çöp çatanı Sude ya!? Ver şunu!" Tüm dikkatini ekrana kitledi ve benim taklidimi yaparak mesajı sesli bir şekilde okudu.

"Yiğit, sanırım konuşmamız gerek.. Saat 11'de yatakhanenin karşısındaki kafeye gelir misin?' Haha! Ve... Gönder!" Gözlerimi fal taşı gibi açmıştım ve koşmayı bırakıp kollarımı çaresizce iki yana sarkıttım.

"Sude, ne olur bana bu mesajı gerçekten göndermediğini söyle.."

"İkiniz için de en iyisi bu olacak." Elinde telefonla yanıma gelip gönderdiği mesajı gösterince resmen yanaklarım kızarmıştı. Bu berbat bir mesajdı.

GİRDAPDove le storie prendono vita. Scoprilo ora