73.BÖLÜM - Erkekseniz teker teker gelin!

107K 2K 220
                                    

Hepinize yorumlar ve voteler için sonsuz teşekkür ederim ^^ Yorumlarınızı okurken çok mutlu oluyorum gerçekten iyi ki varsınız :) Umarım bölüm beklediğinize değer :) Keyifli okumalar..

Bu bölümü Çağla'ya ithaf ediyorum. Yüzünü biraz olsun gülümsetebilmek dileğiyle Çağlacım :)

Boğazım kupkuru bir şekilde gözlerimi açtığımda hala gece olduğunu fark ediyorum. Başımı yavaşça Kerem’in göğsünden kaldırıp onu uyandırmamaya dikkat ederek yataktan kalkıyorum. Etrafı süzerek giyecek bir şeyler arıyorum ama nafile. Kerem sağ olsun bütün kıyafetlerimi saça saça beni yatak odasına taşıdığı için sadece ıslak iç çamaşırım var yerde. İlerdeki dolaba yürüyerek elime ilk gelen şeyi alıyorum. Beyaz kısa kollu tişörtü üzerime geçirirken bir tuhaflık hissediyorum ama ne olduğuna anlam veremiyorum.

“Ne oluyor ya?” diye fısıldıyorum kendi kendime üzerimdeki bana 5 beden büyük gelen tişörte bakarak. Normal insanları tişörtleri çok yıkayınca çeker, benimkiler büyüyor resmen.

Uykulu gözlerle dizlerimin bir karış üzerinde biten tişörte bakıp daha sonra da küçük çaplı bir aydınlanma yaşıyorum. Uyku mahmurluğuyla Kerem’in tarafını açmışım yanlışlıkla. Bu tişört de onun olduğu için üzerimde emanet gibi durması da çok normal tabi. Şu anda kendimi annesinin topuklu ayakkabılarını giyip, makyaj malzemeleriyle yüzünü boyayarak adeta bir palyaçoya dönen küçük kız çocuğu gibi hissediyorum.

Tişörtün kollarını kendime uygun bir şekilde kıvırmaya başlıyorum hemen. Kerem’de kısa kollu duran tişört benim dirseklerime kadar geliyor resmen. Ne de olsa kendisi dev vücutlu bir Thor.

Yatakta kıpırdanan Kerem’in üzerini örtüp, yanağına tüy gibi bir öpücük kondurduktan sonra kendimi mutfağa atıyorum. Kuruyan boğazımı koca bir bardak suyla düzelttikten sonra mutfağın ortasında durmuş kararsız bir ifadeyle bekliyorum.

Karnım resmen zil çalıyor şu anda. Hatta zil çalmayı da geçti ‘İnsafsız bi lokma ekmek ver lan bana, ölüyorum burada.’ diye sitem ediyor resmen. Bu çağrısına cevap vererek gecenin bi körü buzdolabından çıkardığım kahvaltılıkları özenle masaya yerleştiriyorum. Koca bir ekmeği de dilimlere ayırıp iştahla masaya kuruluyorum.

Ye kızım Zeynep ye. Camış gibi ye, sonra da kilo al. Artık Kerem de seni duba olarak kullanır!

Hoff! Çok moralim bozuldu bak şimdi. Neden böyle iştahım açıldı benim durduk yere? Eğer böyle giderse çok geçmeden şişerim ben balon gibi. Spor da yok tabi bende. Artık Kerem vücudundaki baklavalarıyla gezerken, sen de tulumba tatlısı gibi tombiş tombiş gezersin Zeynep!

Ay yok yemeyeceğim! Vazgeçtim ben.

Masadan sandalyem alev almış gibi kalkarak bütün kahvaltılıkları yerine yerleştirdikten sonra ağlayarak hepsiyle vedalaşıyorum. Ekmeği ekmekliğe sanki etimden et koparıyorlarmış gibi bırakırken ucundan birazcık koparmayı da ihmal etmiyorum tabi. Sonuçta göz hakkı diye bir şey var.

Tıpış tıpış yatak odasına döndükten sonra kendimi yatağa atıyorum yeniden. Kerem ise hafifçe kıpırdanıp gözlerini aralıyor.

“Zeynep? Nerdeydin?”

“Su içmeye gittim canım. Hadi uyu sen.” diyorum saçlarını okşayarak fısıldarken. Bunun üzerine derin bir nefes alıp veriyor ve kollarını belime sararak beni kendisine doğru çekiyor. Başımı boynuna gömüp küçük bir öpücük kondurduktan sonra kollarımı çıplak beline doluyorum ve uyumayı bekliyorum.

NUMARA 12Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin