55.BÖLÜM - Tutmayın küçük enişteyi!

131K 1.9K 524
                                    

Hepinize yorumlarınız ve voteler için sonsuz teşekkürler :) Vize haftamda olduğum için bölüm biraz gecikti kusura bakmayın lütfen. Bakalım kapıdaki gizemli kişi kim? Çoğunluk 'Bora' diye düşünmüştü, acaba o mu? :) Umarım bölümü beğenirsiniz. Bu bölümü vize haftamda yazdığım için saçmalamışsam eğer görmezden gelin ;) Sizi seviyorum <3

 Bu bölümü Ece'ye ithaf ediyorum. Umarım beğenirsin Ececim :)

^^Kerem^^

Spor salonundan dünkü gibi erken saatlerde çıkarken, ceplerimi karıştırıp, arabamın anahtarlarını bulmaya çalışıyorum. Neyse ki fazla uğraşmadan başarılı oluyorum. Kendimi arabaya atıp, gaza yükleniyorum ama elim radyoya gitmiyor nedense. Hala geçen haftadayım. Ne zaman yalnız kalsam, ne zaman gözlerimi kapatsam aklıma Zeynep’in sedyedeki hali geliyor. Özellikle de geceleri..

Başımı yastığa koyduğum an Zeynep’in başına gelebilecek her türlü tehlike beni deli etmek ister gibi beynimde şaşılacak derece hızlı bir şekilde sıralanıyor. Kafamda hep aynı düşünce.. Ya Zeynep’e gerçekten bir şey olsaydı? Ya bu kadar ucuz atlatamasaydı o kazayı? Düşündükçe deli oluyorum ve deli oldukça daha da fazla felaket senaryosu yazıyorum aklımda.

Bir haftadır doğru düzgün uyku yok. Sürekli olarak uyanıp, daha sonra da kendimi engellenemez bir halde Zeynep’in odasında buluyorum. Aralıksız her gece.. İçten içe kafayı yediğimi düşünsem de bunu yapmaya engel olamıyorum bir türlü. Zeynep’i karanlığın içinde inceleyip, nefesini kontrol ediyorum çaresizce. Tekrar tekrar.. Bıkmadan.

Ve nefes aldığını her fark ettiğimde derin bir rahatlamayla iç çekip, Allah’a şükrediyorum. Onu koruduğu için, küçük bir sıyrıkla atlatmasına müsaade ettiği için, hala nefes aldığı için..

Düşüncelerimle birlikte derin bir iç çekerken, aklıma gelen yeni bir düşünceyle aniden duruyorum. Arabadan inip, küçük dükkana girdiğimde kararsız bir ifadeyle etrafı inceliyorum. Hangisinden alsam acaba? İlerde duran mis kokulu zambaklardan mı, yoksa beyaz lalelerden mi? Ya da devasa orkidelerden..

Yok. Orkide olmaz. Zeynep kesin dalga geçer şimdi, ‘Çelenk getirseydin bari Kerem.’ diye. En iyisi papatyalar.. Hem güzel, hem sevimli, hem de fazla iddialı değil..

Koca bir buket papatyayla birlikte arabama tekrardan bindiğimde keyfimin biraz da olsa yerine geldiğini hissediyorum. Zeynep’e giden yolun azalması da bunda büyük bir etken olabilir tabi.

Arabayı apartmanın önüne park ettikten sonra buketi alıp, her zamanki gibi bozuk olan asansöre bakıp gözlerimi deviriyorum. Bir kere de çalış, bir kere!

Nefes nefese kalmış bir şekilde dairenin kapısına geldiğimde derin bir nefes verip, Zeynep’e yapacağım sürpriz için heyecanlanıyorum. Kendine gel Kerem. Sanki 18 yaşında bir ergensin! Gerçi hormonların ergenlik çağındakinden beş kat daha fazla mesai yapıyor son günlerde ama neyse. Zeynep etkisi tabi..

Kapıyı sessizce açıp, daha sonra da hırsız misali kapattığımda yüzüme kocaman bir gülümseme konduruyorum. Tam bu sırada salondan Zeynep’in kocaman kahkahalarının sesi kulaklarıma ulaşıyor. Hayatım boyunca duyduğum en güzel ses. Yine neye gülüyor acaba kıvırcık cadı? İnşallah yine o gereksiz programlardan birini izlemiyordur.

Yavaşça birkaç adım daha attığımda bu kez cıvıl cıvıl bir ses tonuyla konuşmaya başlıyor.

“Yeter güldürme! Boynum ağrıdı senin yüzünden!”

NUMARA 12Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin