43. Bölüm

918 65 26
                                    

Merhaba benim biricik ejderha okuyucularım. Nasılsınız? Ben iyiyim. Şu sıralar bağa çalışıyorum. Bu yüzden yb gelemedi ama haftaya söz pazartesi bir yb gelecek. Ve sanırım 1 veya 2 bölüm kaldı kitabın bitmesine. Sanırım bu kitabı çok uzattım. Araya bir sürü şey girince böyle oldu. Neyse. Bu bölüme 15 tatilde Kıbrıs'a gittiğimde Can'la çektiğimiz röportajın ilk kısmını ekleyeceğim. Yukarıda gördüğünüz yarım akıllı benim :) Umarım beğenirsiniz. Diğerini de diğer bölüm yüklerim. Sorularınız varsa bana sorabilirsiniz. Yeni kitaba çekip yükleyebilirim. Fesatlı günler dilerim. iyi okumalar. seviliyorsunuz.

Melisa

En başında hayat nasıl başlardı? Doğumla mı? Ölümle mi? Aslında her iki olayında birbirleri ile bağlantılı olduğunu unutmak ne kadar kolaydı? Aslında her dakika bir hayat doğarken başka bir hayat ölüyordu. Peki biz doğumda gülüyorsak, mutlu oluyorsak, ölümde neden ağlıyorduk? Aslında ikisi de hemen hemen benzer şeyler değil miydi? Sonuçta bazen bir hayatın doğması için bir hayat feda edilmeliydi. Peki ya hayat tersine dönseydi? Ya doğumda ağlasaydık ve ölümde gülseydik? Çok mu kötü olurdu sanki? Dünya tersine dönseydi. Her şey ters olsaydı, hayat nasıl olurdu? Daha iyi bir yer mi olurdu? Daha kötü bir yer mi?

Sanırım fazla açıldım değil mi? Aslında bu durum bu bölümle alakalı değil, olacak şeylerle ilgili. Olacak şeyleri bilmek bazen bu kadar kötü oluyor işte. Her şeye bir yorumunuz oluyor ama siz bu duygularınızı en yakınınızdakilere söyleyemiyorsunuz. Çünkü biliyorsunuz ki onları da üzeceksiniz. Belki de sizin saçma bir şekilde yaşanan olaylardan etkilenip delirdiğinizi düşünecekler.

Yine fazla uzatıyorum. Şu an ki duygularımı anlatmama kelimeler yetmez. Ama burada anlatmaya başlarsam beni kimse durduramaz. Bu nedenle bu konuyu burada bırakıyor ve kendi bölümümü anlatmaya başlıyorum.

Girişte herkes ayrıldığında Miray'ın biraz durakladığını görmüştüm ama sonra arkalarından bakmayı bırakıp bizimle geldi. Biz hızlar Esra ve Rüzgar'ı bulmaya çalışırken o nedense yavaş hareket ediyor ve arkamızda kalıyordu. Tabi ben bunun farkında bile değildim.

Rüzgâr veya Esra ile iletişime geçmeye çalışıyordum ama bunun faydasız olduğunu anlamıştım. Onları kendi yöntemlerimiz ile bulmalıydık.

"Nasıl yapacağız bunu?" diye sordu Melek merakla.

"Gücümü kullanarak. Ateş'e soracağım. O da bana yardımcı olacak." dedim kendimden emin bir şekilde. Ona sorabilirdim, evet o da cevaplayabilirdi ama kolay mı olacaktı bu iş? Emin değilim. Çünkü içimde hala garip bir acı karıncalanması var. Hani bir yeriniz kaşınır ya ama siz neresi olduğunu bulamazsınız veya o yeri kaşımamalısınız çünkü kaşırsanız daha kötü olacaktır ve siz daha çok kaşımak isteyeceksinizdir.

"Emin misin?" diye sordu Raylon endişeli bir şekilde.

"Başka ne yapmamızı önerirsiniz?"

"Hepimiz dağılsak?" diye bir öneri sundu Raylon.

"Bu çok uzun sürer. Bu en hızlı yol." dedim sakince ama içimden, "Ve zor yol." diye de ekledim.

Melek bana dikkatle baktı, aslında herkes bana dikkatle bakıyordu, "Sakın siz de Talha gibi başlamayın. Ben iyiyim. Bana öyle bakmayın." dedim sakince. Ama zaten Talha burada olsa bunu yapmama asla izin vermezdi.

"Aslında belki Miray bize yardım edebilir." dedi Melek merakla.

Hepimiz biraz uzağımızda olan Miray'a baktık. Sanki bizden uzakta yürümek ona iyi gelecekmiş gibi. Ama o sanki başka bir dünyadaydı ve bir garip bakıyordu hepimize. "Yardım etmek isterdim ama güçten düştüm. Yardım edemem size. İçimde tek bir enerji kırıntısı var." dedi garip bir şekilde sanki ölmek üzere olan biri gibi çıkıyordu sesi. Hani belki izlemişsinizdir, bir tenekenin içinde tek başlarına yaşayan çoğunlukla söyledikleri tek şey olan, 'Exterminate!', dalekler vardı Doctor Who'da. Onların sesi neden öyle gariptir bilir misiniz? İçlerinde çığlık atıyorlardır çünkü, yalnız olmak kolay bir şey değildir. O an sesi sanki onlarınki gibi çıkmıştı. İçinde çığlık atan biri varmış gibi.

Ejderha Kız 4; Kan KehanetleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin