42. Bölüm

951 65 33
                                    

Merhaba ejderha okuyucularım. Nasılsınız? Evet, uzun bir zaman oldu. Normalde buraya Kıbrıs'a gittiğimde Can'la çektiğim röportajın ilk kısmını yükleyecektim ama maalesef Can'dan çekmiştik o da bana atamıyor yükleyeyim youtube a. Neyse. Kısmetse bir daha ki bölüme. Sorularınız varsa bana mesaj veya yorum olarak atarsanız size özel video hazırlayıp buraya atabilirim. Ama sorular biraz fazla olursa sevinirim. Şimdiden hepinize iyi okumalar. Fesatlı günler dilerim.

Not: Fesatlaşmayın yazan yerlerde çoook pis fesatlaşın.

Melisa

Ne için yaşardı insan? Aşk? Para? Aile? Ve bunun gibi bir çok şey değil mi? Peki siz hiç oturup yaptığınız şeyler ruhunuza nasıl zarar verdiğini düşündünüz mü? Ya yaptığınız her seçimin size iyi gibi görünen ama başkaları içi kötü olan sonuçları varsa? Ya yaptığınız bütün seçimlerin bedeli başkası tarafından ödeniyorsa ve günün sonunda o kişi ile hesaplaşmanız geldiğinde bütün bu seçimlerinizin bedelini ona ödemeniz gerekirse? Ya bu bedel sizin bile ödeyemeyeceğiniz bir şeyse? Mesela çocuğunuzun canını vermenizi istese? Veya ya birini kurban etmenizi? Bunu yapabilir miydiniz? Veya kendinizi öldürmenizi istese? Sevdiklerinizi arkanızda bırakarak, onlara acı çektireceğinizi bile bile yapar mıydınız bunu? Ama ya bu onların ölümünü engelleyecek olsa?

Aslında her şeyin bir çözümü vardı bu hayatta değil mi? Veya Can'ın dediği gibi her şey denklemlerden ibaretti ve her denklemin bir çözümü vardı değil mi? Sonunda bir sonuca ulaşıyordunuz. Peki ya anlık çözümlerin sonunda gelecek acıya dayanabilir miydiniz? Herkes birbirine bakarken çözümün sizde olduğunu bilip saklar mıydınız? Bazıları saklardı, bazıları saklamazdı. Ben saklamamayı seçmiştim. Sonucunun ne olacağını, ne bedel ödeyeceğimi biliyordum ama yine de saklamamıştım.

Herkes Can'a bakarken aslında kimse çözümün bende olduğunu düşünmüyordu bile. Ama ben konuşmaya başlamadan önce Talha bana dönüp öyle bir baktı ki, çözümün bende olduğunu biliyor gibiydi. Onu yok saydım ve Mert'e doğru ilerledim.

"Bunu ben halledebilirim." dedim kanımda dolaşan Ateş'in acısı ile. İçimdeki acıyı sesime veya yüzüme yansıtmamaya çalıştım. Ateş, Miray yüzünden acı çekmiyordu şu an. Bu Ateş başka bir Ateş'ti. Miray'ı tanıyan ama ona ana Ateş kadar bağlı olmayan bir Ateş. Belki de amacı Miray'a acı çektirerek, belki de öldürerek ana Ateş'i zayıflatmaktı. Ama onu içime aldığımdan beri onun bu öldürme veya acı çektirme mekanizmasını kapatmıştım. Tabi sadece başkaları için sanırım. Tek emin olduğum şey Miray'a artık zarar veremeyeceğiydi. Onu içime aldığımdan beri bana acı çektirmeye çalışıyordu. (Lütfen fesatlaşmayalım) Bu nedenle kimsenin bana dokunmaması lazımdı. Belki de bu şey bana dokunan kişinin bedenini ele geçirip onu öldürebilirdi. Ben herkesten daha dayanıklıydım. Hem zihinsel hem de fiziksel olarak. Bunu nereden bildiğimi sormayın ama öyleydim. Hala öyleyim. Buna engel olmak için içimdeki ateşi kullanabilirdim. Ateş'in zehrini kendime alıp Miray'a sadece iyi olan kısımları aktarabilirdim. Tabi bu çok riskli bir işti. Bunu yaparken kimsenin bana dokunmaması gerekiyordu. Odağım bile bozulmamalıydı.

Bu nedenle kendi kendime söz verdim. Asla Talha'ya bakmayacağım bu görev süresince diye. "Sen sakın kıpırdama Mert. Ben geliyorum. Kimse yerinden kıpırdamasın. Odağımın bozulmaması gerekiyor." dedim sadece Mert'in korku ile dolmuş gözlerine bakarken.

"Ne demek yapabilirim Melisa?" diye sordu Talha nedense sinirle. Ona bakmadım.

"Ben yapabilirim. Buna karışma komutan. Ne hissettiğimi anlayamazsın." dedim kafasını karıştırmak için. Yavaş yavaş adımlayarak geliyordum Miray'ı taşıyan Mert'e doğru çünkü içimdeki acı ve ateş dengesini kurmalıydım. Eğer kurmadan Miray'a aktarırsam acıyı da alma riski vardı. Bu riski göze alamazdım.

Ejderha Kız 4; Kan KehanetleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin