2. Bölüm

1.4K 131 14
                                    

Evet, size bayram hediyesi vereyim dedim. Herkesin kurban bayramı mübarek olsun.

Can

Nefes almak, nefes alıp vermek, sakin olmak, müzik,... işte bunlar ve bunlardan daha fazlası rahatlatır, huzur verirdi insana. Bana hiçbiri şu andan sonra huzur vermemeye başlamıştı.

Nefes alıp vermek mi? Miray'la yaptığımız nefes egzersizleri aklıma geliyordu.

Nefes almak mı? Onu sakinleştirmeye çalışmam aklıma geliyordu. Her ağladığında nefesi tıkanıyordu çünkü. Ağzından nefes almaya pek alışkın değil. Ağlayınca burnu tıkanıyor ve mecburen ağzından nefes alıyordu.

Sakin olmak mı? Sinirini yatıştırmaya çalışmam.

Müzik mi? Müzik zaten başlı başına oydu.

Huzur yoktu bundan sonra. Ne bana, ne Mert'e, ne de başka birine.

Şu an Mert'e yatıştırmaya çalışmak üzere gidiyordum. Sonunda odalarında onu buldum. Yatağa oturmuş öylece tavana bakıyordu.

"Mert sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum sinirle kapıyı kapattıktan sonra.

"Ne yapmıyormuşum ki?" diye sordu Mert umursamazca.

"Miray'a davranışın neydi öyle?" diye sordum sinirle.

"Gayet normal." dedi umursamazca.

"Şaka mı yapıyorsun? Her gün uyanması için başında bekleyen o aşık adama ne oldu peki? Her gün Ateş Bahçesi'ne gidip onu anan, odasına gidip onu ziyaret eden? Onun için annesi ile barışan? Nerede o adam şimdi?" diye sordum sinirle ve Mert'i yakasından kavradım.

"O adam Miray uyandığında, gözlerini gördüğünde, o unutmuş, bomboş gözleri gördüğünde kayboldu. O gözlerde kayboldu. Belki bir daha hiç bulunamaz. Belki o gerçek benliğine kavuştuğunda bulunur." dedi Mert sakince.

"Aptalın tekisin Mert. O senin için onca şeye katlandı, sen onun için onca şeye katlandın ve şimdi ufacık bir hafıza kaybında hepsini siliyor musun yani?"

"Evet, senin o ufacık hafıza kaybı dediğin şey Miray'ın kendini bile hatırlamıyor olması. Kızın kendi adını bile bildiğinden şüpheliyim." dedi sinirle.

"Belki de bu senin onla yeniden başlaman için verilmiş bir ödüldür."

"Saçmalama Can. Kafayı yedin iyice."

"Belki de hepimizin onun hayatına yeniden girmesi ona yeni anılar yaratmamız için bir lütuftur bu."

"Çok basit yani cevap öyle mi?" diye sordu sinirle. "Bir dakika biz neden onun yüzüne karşı her şeyi söylemiyoruz? Belki de bu aklının başına gelmesine neden olur ha ne dersin?" dedi ve ben onu tutamadan odadan koşarak çıktı.

"Mert dur. Doktorların ne dediğini duydun. Bu ona zarar verebilir." Dedim arkasından koşarken.

"Ama vermeye de bilir. Denemeden bilemeyiz değil mi?" diye bağırdı sinirle.

Onu gören herkes korku ile geri çekiliyordu. Ben daha ona yetişemeden o öğlen yemeği salonuna girmiş ve Miray'ın karşısında durup bağırarak bir şeyler söylüyordu.

"Bu senin can dostun, kardeşin, onun için kendini Ekrik Taş'larının üzerine attın. Bu Esra senin yakın bir akraban, senin beynine giren Ekrik Taşı'nı doğum gününe kadar oyaladı. Bu Rüzgar, benim can dostum. Onu ölürken gördün. Daha doğrusu onun yaralanmasının imgesini gördün. Bu Talha senin çocukluk arkadaşın, sana aşık, senin kumandanın. Melisa senin çocukluk arkadaşın, Melek, Can'ın kız arkadaşı senin kanın ona güçlerini verdi. Ve ben Mert, senin kocanım, karnındaki bebekte benim." Diye bağırdı sözünü bitirdiğinde parmağı ile Miray'ın hafif şiş karnını göstererek.

O anda Miray'ın önce gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Sonra ise vücudu titremeye başladı. Sonra burnundan, kulaklarından ve gözlerinden kan gelmeye başladı. Daha sonra ise gözleri kaydı ve bayıldı.

Mert hızla onu kucağına aldı.

"Ne yaptın gördün mü? Sana demiştim. Yapma demiştim sana." diye bağırdı Can sinirle.

"Biliyorum özür dilerim." dedi üzgünce ağlayarak. O anda Miray'ın bacaklarından da kan gelmeye başladı.

"Biri doktor çağırsın." Dedi Mert acı içinde.

Hızla doktor çağırıldı. Miray hemen kanepeye yatırıldı ve muane edildi. Hızla kanepe ateşe verildi. Ben ise sinirden Mert'i öldürmek üzereydim. Bunu nasıl yapardı? Ya Miray'a bir şey olursa?

Sonunda muane bittiğinde doktor başını kaldırıp, "Onlar iyi. Merak etmeyin. Sadece beyin aşırı yüklenmiş. Size söylemiştim. Ona bir şey hatırlatmaya çalışmayın. Ne olacağını bilmiyoruz diye. Lütfen bundan sonra bunu denemeyin ve lütfen bundan sonra ona bir şeyler hatırlatacak her şeyi ortalıktan kaldırın. Bu onu çok zorluyor." dedi kadın biraz sinirle.

"Merak etmeyin doktor hanım. Ben halledeceğim." dedi Melisa ben daha cevap vermeden. Önce ona sinirle baktım sonra ise Mert'e.

"Ben hepsini hallederim." dedi Talha gözlerini bir yere dikip. "Tamamdır." dedi sonra bize bakarak.

"Ben onu odasına götüreyim." Dedi Mert sakince ve onu kucağına alıp odasına taşımaya başladı. Bizde onun arkasından gittik.

Bir ara yolda Miray uyandı ve Mert'in yakasından tutup, "Küçük kızı susturun lütfen. Lütfen susturun onu." dedi daha sonra ise yine uykuya daldı.

Herkes birbirine baktı. Masal'dan bahsediyordu. Mert onu odasına götürdü ve yatağa usulca yatırdı. Daha sonra başını okşayıp alnını öptü. O anda herkes yavaş yavaş odadan çıkmaya başladı. Bir tek ben ve Mert kaldık odada.

Mert uzandı ve Miray'ın karnını okşadı yavaşça, "Masal'ım, kızım lütfen bir süre annenden uzak dursan? Bu onu çok kötü etkiliyor." dedi.

"Tamam, o zaman." dedi sanırım Masal'dan cevap gelince.

Daha sonra ise odadan çıktı. Ben Miray ile yalnız kaldım. Böylece o uyandığında belki yeniden tekrar tanışabilirdik.

:"sr_C{�2�u3�

Ejderha Kız 4; Kan KehanetleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin