22. Bölüm

17.5K 860 33
                                    

SABAH;

''Pişt kötü kız kalk bakalım.''

Kulaklarımın bir kere daha iyi duymasına lanet eseri başımın altındaki yastığı çekip kulaklarıma kapattım. ''Tamam Nick ya.''

''Bak kızıyorum ama!''

''Hıhı katılıyorum sana.'' Kapıya arkamı dönüp tekrar uyumaya çalıştım.

''Kalkmıyor musun yani şimdi?''

''Sen git ben 5 dakikaya yanınıza dönerim.''

''Seni sürükleyincede bakalım 5 dakikaya dönüyor musun?''

''Ya Nick kalktım.''

''3 e kadar saydığımda kalkmazsan ayaklarından sürüklerim seni bir....iki.....ü...''

''Tamam tamam kalktım.'' Kulaklarıma kapattığım yastığı yere fırlatıp yatakta oturur konuma geçtim.

''Aferin. Hani erken kalkıcaktın sen? Saat 7.30 oldu.''

''Ne!!! Off niye kaldırmadın ya? Daha duş alacaktım.''

''Hadi hadi...Unuttun mu vampirsin be kızım?''

Elimle alnına vurdum. Unutmuştum. ''Unutmamıştım ki. Hadi çık ben hazırlanıyım.''

''Tamam hadi çıkıyorum. Acele et biraz.''

Nick odadan çıkınca hemen üzerimi çıkarıp duşa girdim. Zaten akşam girdiğim için çok vakit harcamamıştım. 15 dakikaya duştan çıkıp saçlarımı kuruttum. Dolabımın önüne geçip siyah bir şeyler aradım.

Bu olur mu,hayır.

Peki bu?

Elime aldığım şeyleri beğenmeden yerine koyuyordum. Birkaç dakika sonunda kendim için bir şeyler bulabilmiştim.

Dolabımdan siyah,deri streç pantolonumu ve üzerine siyahın üstüne beyazla cool yazılmış ince askılı t-shirtümü giydim. Ama bir eksik vardı. Deri ceketim. Hemen siyah deri ceketide dolaptan çıkarıp giydim. Sıra ayakkabılardaydı. Acaba okula dolgu topuk giyiliyordu mudur? Neyse ne ben giyerim deyip dolabın alt rafından siyah zımbalı bileğime kadar olan topuklu botlarımı giydim. Harika bir görünüm....

Evet saçlarım. Aynanın önüne oturdum ve saçlarıma şekil vermeye başladım. Zaten dalgalı olan saçlarımı küçük tarak darbeleriyle düzelttikten sonra yüzüme fondoten ve pudrayı boca ettim. Biraz rimel,eyeliner ve siyah bir göz kalemiyle her şey mükemmeldi. Boy aynasının karşısına geçip kendime bir göz attım. Evet kusursuz bir görünüm. Tek sorun aynadaki kişi eski Angel değildi. Onun kötü yanıydı....

Elime gelen ilk çantayı alıp içine bir kaç kalem ve defter sokuşturdum. Daha fazla aşağıdakileri bekletmek istemediğimden hızla aşağıya indim. Nick ve Max kafasını benim geldiğim yöne çevirince ağızları açık kaldılar.

''Heyy çocuklar! Çok mu kötüyüm ya?''

Nick yanıma gelip elimi tuttu ve kendi etrafımda bir tur döndürdü.

''Ağaçlıktan cadılığa terfi ettiniz küçük hanım.''

''Dalga geçmesene ya!'' Nick'in karnına sol kolumla bir dirsek attım.

-Dalga geçmiyorum bu halinle gerçekten harikasını. Sen ne diyorsun Max??

''B..ben ,Şey cidden güzel olmuşsun.''

''Aa çocuklar yapmayın gerçekten utanıyorum . Şu an insan olsam yüzüm mor bile olabilirdi.''

''İyiymiş. Eee kuzen çıkıyor muyuz? Kahvaltı edecek miyiz?''

''Güneş gözlüklerimi alıyım geliyorum. Havamız olsun. Siz oturun.''

''Nick bizde gözlüklerimizi alalım mı lütfen?''

''Tamam dur ben alıp geliyim ikimizinkini de. Sen yemeğe başla.''

''Yaşasın. Ben masadayım.''

Nick ve Max saniyeler içinde gözlükleri yukarıdan alıp aşağı inmişlerdi. Gözlüklerimi Nick'den alıp kahvaltıma devam ettim . Willy amca akşam eve gelmemişti. Marry'nin dediğine göre acil iş gezisi çıkmış ve 1 hafta da yokmuş. Hepimiz kahvaltımızı bitirip dışarıya çıktık.

''Kuzen, Angel var mısınız okula kadar yarışa? Arabanızda navigasyon var onda okul yolu kayıtlı ne dersiniz?''

Nick de bende onaylayınca hepimiz arabalarımıza yerleştik. Aynı anda gaza basıp yarışa başladık. Bu sefer Max öndeydi, Nick ve ben yanyanaydık. Navigasyon sayesinde okulu hemen bulmuştum. 5 dakika sonra okulun önüne varmıştık bile. Okulu görebiliyorduk. Peki ya görünmezlik?

İlk gelen Max olmuştu. Başından beri zaten o öndeydi. Okulun bahçesine girince ani frenle havalı bir dönüş yapıp saniyede üçümüzde arabaları park ettik. Hepimizin güneş gözlüğü gözündeydi. canına. Filmlerde gördüğüm sahneyi bizzat kendim yaşamıştım.Okula hep arabayla gelenlere özeniyordum. Sözleşmiş gibi arabadan da aynı anda indik.

Bahçedeki vampirlerin hepsi gözlerini dikmiş bize bakıyordu. Dikkatimi köşedeki sigara içen çocuklar çekti. Tam göremiyordum ama sanırım Joe ve çetesiydi. Hepsi bu tarafa dönmüş bizi inceliyorlardı. Sonunda önlerinden geçerken Joe'ya göz kırpıp gülümsedim ama saniyelikti. Sadece Joe'nun fark edebileceği şekilde. Sanırım şaşırmıştı. Ne sanırımı basbaya gözleri yavalarından fırlayacaktı. Joe baya yakışıklı çocukmuş, en azından resminden daha yakışıklı...Ne diyorum ben o Max'in düşmanı. Babalarının haberi olmasa da. Amacım sadece eğlenmekti aslında.

Üçümüz havalı havalı yürürken okulun ana kapısına ulaşmıştık bile. Kartlarımızı gösterip içeriye girebildik ama anlamadığım bir şey vardı. En iyisi Max'e sormak.

''Max burası büyüyle korunmuyor muydu? Biz okulu nasıl görduk? Hani göremezdik.''

''Biz görebiliyoruz. Kartlarımız önceden ayarlandığı için sorun yok. Ama içeri girmek için de bu karta ihtiyacımız var. ''

''Anladım. Hadi sınıflara gidelim mi?''

''Olur,bizim sınıfımız 2.katta. Nick seninki de bizim sınıfın karşısında.''

''Tamam kuzen. Öğle arası görüşürüz Angel. Dikkat et kendine.''

''Peki babacık sende dikkat et de kızlar saldırmasın.''

''Sus kızım kısmetim açılsın biraz.''

Birbirimize gülümsedikten sonra 2. kata ulaşıp sınıflarımıza girdik..

KIRIK BEYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin