4.Bölüm

38.4K 1.8K 212
                                    

Okul bitip ceza sınıfına girdiğimizde sinirim hala geçmemişti. Elimdeki kalemi ceza sınıfındaki üstü yazılarla dolu sıraya vurarak dikkatimi dağıtmaya çalışıyordum. Neredeyse bugünkü hiçbir dersi dinleyememiştim.

Nick'e baktığımda sırıtarak beni izlediğini fark ettim.

''Bakmayı kes.'' deyip önüme döndüm ve kalemimle oynamaya devam ettim.

''Rahatsız mı oldun?''

''Evet.''

''Güzel o zaman devam edeceğim.''

Hırsla ayağa kalkıp oturduğu öğretmen masasına yaklaştım ve ayağına tekmeyi geçirdim. Pek etkilenmişe benzemiyordu. Pis pis sırıttı. Tek yapabildiğin bu mu der gibiydi. Ayağa kalkıp ellerini iki yana açtı ve duvara yaslandı. Yüzünün ortasına hızlı bir yumruk indirmeyi planlarken aniden çekilmesiyle yumruğum duvara denk geldi.

Elimin üstündeki deri hafifçe soyulmuş ve kanıyordu. Nick'in yüzüne sinirle baktığımda yüzünde çizgiler oluştuğunu gördüm. Gözleri kıpkırmızıydı. O an korkudan hareket edemiyordum. Olduğu yerden bana doğru gelmeye başladığında kalbim hızla atmaya başlamıştı. İki saniye sonunda Nick ve duvar arasında sıkışıp kalmıştım.

''Git bu okuldan ''dedi. O boynuma yaklaşırken ben kendimi daha da geri çekmeye çalışıyordum.

Neden böyle bir şey yaptığı hakkında hiçbir fikrim yoktu ve neredeyse korkudan ölecektim. Arkadan gelen sesle Nick kendini toparlayıp geri çekildi. Yüzü ve gözleri eski haline dönmüştü.

''Nick ne yapıyorsun sen ?"

İçeri aniden giren sarışın çocuk belki de büyük bir kargaşayı önlemişti. Elimden yere kanlar damlarken acıyı bile hissetmiyordum. Tüm vücudum uyuşmuştu.

Nick'in arkadaşı olduğu belliydi ama ona hiç benzemiyordu onun aksine sapsarı saçları ve masmavi gözleri vardı. Gökyüzü mavisi gibiydi. Evet, Nick'in yakışıklılığına rakip olabilirdi ama bencilliğinin ve kendini beğenmişliğinin yanından bile geçemeyecek biri olduğu kesindi.

Sarışın çocuk Nick'in kolunu tutup sınıftan çıkardı. Konuşmalarını yarım da olsa duyuyordum.

''Nick ne yaptığını sanıyorsun sen?'' Sesini ne kadar kısık tutmaya çalışsa da yakında oldukları için kelimeler ayırt ediliyordu.

''Sadece hak etti Ty.''

''Dikkatli ol Nick. Ona iyi davranmak zorundasın. Bize lazım unutma.''

Nick'in Ty diye hitap ettiği çocuk onu azarlıyordu. Ne demek onlara lazımdım? Duyduklarımdan bir şey anlamamıştım ama yinede kurtulmuştum sonuçta. Sesler uzaklaştığında saatime baktım. Ceza saatinin çoktan dolduğunu anladığımda çantamdan bir peçete çıkarıp peçeteyi elimin üzerine bastırdım ve çantamı alıp sınıftan sessizce çıktım.

Etrafta kimse görünmüyordu. Gitmiş olmalılardı. Duyduklarıma ve gördüklerime bir neden bulamamak kafamın ağrımasına neden olmuştu. Eve gidip dinlenmeliydim. Belki de bugün olanları biraz da olsa sindirebilirdim.

Eve gelince doğrudan odama girdim. Annem çalışmaya başladığı için evde kimse yoktu. Yatağıma uzanırken aklımdaki soruların cevapları hala çözüme kavuşmamıştı. Yatakta bir sağa bir sola döndüğümün farkına sonradan vardım. Üzerimde hala okul forması vardı. Yataktan kalkıp üzerimdeki iğrenç formalardan kurtuldum ve doğruca sıcak bir duşa girdim. Yatmadan önce en azından rahatlamış olurdum. Yatıp akşama kadar dinlenmeye ihtiyacım vardı.

Duştan çıktığımda acıktığımı fark edip mutfağa ilerledim. Dolapta bulduklarımla kendime bol peynirli bir sandviç hazırlayıp hızla yedikten sonra bugün olanları biraz unutmak için odama girdim.

Geçen hafta olanlardan sonra pencereyi açmaya korkuyordum. Yine de  bir cesaret pencereye yaklaşıp açtım. Belki de üst kata taşınmalıydım. Annemlerin odası üst kattaydı ve ben bu odayı seçtiğim için tek başıma kalıyordum.

Yatağıma uzanıp gözlerimi kapattığımda ne kadar uğraşsam da uyuyamamıştım. Gözüm kapalıyken aklıma sürekli Nick'in kırmızı gözleri ve yüzü geliyordu. Telefonumdan son ses müzik açıp kafamı dağıtmaya çalıştım. Gözlerimi çoktan açmış ve tavana sabitlemiştim. Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı ve ben bunu bulacaktım.

Vücudumu okşayan rüzgârla gözlerimi açmaya çalıştım. Gözlerimi birkaç kere kapatıp açtıktan sonra akşam yemek bitip odama girince pencereyi kapattığım aklıma geldi. Belki de annem işe gitmeden açmıştı.

Dün akşam odamda kitap okurken uyuyakalmış olmalıydım. Yataktan kalkıp anne ve babamın odasına çıkma gereği duymadan doğruca mutfağa ilerledim. Bugün okul yoktu ve ben zamanımı eğlenerek geçirecektim.

Mutfağa girdiğimde dolaptaki not dikkatimi çekti. 'Acıkırsan dolapta kahvaltı için hazırladığım bir şeyler var.''yazıyordu. Kâğıdı masanın üzerine bırakıp dolabı açtım ama canım bir şey istemiyordu. Raftan vişne suyu alıp büyük bir bardağa doldurdum. Vişne suyumu bitirince üzerime rahat bir şeyler giyerek sahile koşuya çıkacaktım. Biraz sahil havası ve koşu bana iyi gelebilirdi.

Üzerime koşu için uygun birkaç parça kıyafet geçirdikten sonra kapıyı kapatıp sahile doğru tempolu adımlarla ilerledim. 15 dakika sonra sahile ulaşmıştım. Bir banka oturup denizi ve üzerindeki kuşları izlemeye başladım. Ne kadar da özgürlerdi.

Çok geçmeden yanıma birinin oturduğunu hissetmemle başımı yana çevirdim. Beni dün Nick'den kurtaran çocuk olduğunu görmemle yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.

''Merhaba. Ben Tyler resmi olarak tanışmadık aynı okuldayız. Dünden hatırlamışsındır belki.'' Elini uzatıp sıkmamı bekledi.

''Merhaba. Ben Angel. Evet, hatırlıyorum.'' Uzattığı elini kavrayıp sıktığımda benim gibi gülümsemeye başladı.

''Hatırlamanı ummuyordum. Şey...Ben Nick adına özür dilerim .Biraz fazla asabidir.'' Bakışlarını denize yöneltip sırtını banka daha çok yasladı.

Senin özür dilemene gerek yok yani senin bir suçun yok. Asıl beni kurtaran sensin.'' Onun gibi geriye yaslanıp denizi izlemeye devam ettim.

Neden onun yerine Tyler özür dinliyordu ki? Bir özür dinlemekten de mi acizdi bu çocuk?

''Orası öyle ama o böyle özür işlerinden pek anlamaz. Sen neden buradasın geziyor musun?''

''Koşu yapıyorum iyi geliyor. Peki sen?''

''Evet, bende koşu yapıyorum. Dinlenmek için buraya geldim. Seni görünce yanına oturmak istedim.''deyip gülümsedi.

Ona doğru dönüp ellerimle oynamaya başladım. ''Bir şey soracağım. Şu Nick'in o hali neydi gözleri kızardı, yüzünde çizgiler oldu ve buruştu? Doğrusu biraz korktum ama beni yıldıramaz orası başka.''

Yutkunduğunu görsem de pek önemsememiştim. ''Nick sinirlenince öyle oluyor. Cildi ve gözleri biraz hassas damarları da hemen çıkıyor o yüzden. Genetik denebilir.''

''Anladım. Neyse tanıştığıma memnun oldum. Gitsem iyi olacak. Sonra görüşürüz.'' Ne kadar söyledikleri gerçekçi gelmese de böyle bir hastalık olabilirdi. Hem genetik demişti. Durduk yere yalan söyleyecek hali yoktu herhalde.

''Bende. Merak etme görüşürüz''' O oturmaya devam ederken ayağa kalkıp gülümsedim.

Eve uzun yoldan koşarak gitmeye karar vermiştim. Yavaş yavaş yürürken hızımı artırıp tempolu koşmaya başladım. İçime çektiğim her nefeste daha çok rahatlıyordum.

Deniz kıyısından uzaklaşıp ileride ağaçlık bir bölge gördüğümde yönümü oraya çevirdim. Eve bu taraftan de gidebilirdim sanırım. Ağaçlık bölgenin içine girmeden nünde derin nefesler alarak geçerken bir çığlık sesi duyduğumu düşünüp duraksadım. Daha dikkatli dinlediğim de bir şey yoktu. Yanlış duyduğumu düşünüp eve doğru koşmaya devam ettim.

KIRIK BEYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin