2.Bölüm

47.9K 2.1K 526
                                    

   Dalgalı saçlarımı tepeden sıkı bir topuz yapıp masamdaki tepsiyi elime aldım. Kapımı zorlanarak da olsa açtıktan sonra dikkatlice mutfağa ilerleyip elimdekileri tezgâha bıraktım. İçindeki kupa ve tabağı sudan geçirip bulaşık makinesine yerleştirince tepsiye de aynı işlemi uyguladım. Ellerimi kısaca yıkayıp mutfak kapısının girişindeki pembe havluyla kuruladım.

  Annem akşam yemeği için masa hazırlarken benim de bir işin ucundan tutmam gerekiyordu. Elime aldığım ekmek sepetini masaya bırakıp eksikleri kontrol etmeye başladım.

  Eksik bir şey fark edemediğim için en iyisinin anneme sormak olduğuna karar verdim. ''Anne yardım edilecek bir şey var mı?''

  Annem de masaya kısaca göz attıktan sonra başını iki yana salladı. ''Hayır, sen gelesiye kadar ben her şeyi hallettim.'' Sesindeki sitemi anlamak zor değildi. İki gündür evi yerleştirmek için çalışıyorduk ve daha bugün tamamen bitirebilmiştik. Gerçi hala ufak tefek şeyler duruyordu faakt halledemeyecek şeyler değildi. Annem de ben de gerçekten yorulmuştuk. Ayrıca annem yarın buradaki işine başlayacağı için biraz dinlenmesi gerekiyordu.

  Kapıdan gelen anahtar sesiyle oraya doğru yürüdüm. Babam beni görünce elindeki poşetleri uzattı. Sürekli forma değiştirdiğim için artık bedenimi öğrenmişti ve benim sırf forma için alışveriş yapmama gerek kalmıyordu.

''Hoş geldin baba.''

Babam cevap vermeden sadece kafasını sallayıp ayakkabılarını çıkardı. İşte bizim iletişimimiz bu kadardı.

''Elindekileri dolabına as buruşmasın.'' Annemin aniden gelen sesiyle irkilip arkamı döndüm.

''Tamam.'' Elimdeki poşetleri odama taşıyıp içindekileri dikkatlice yatağımın üzerine çıkarttım. Okulun formasını görünce istemsizce dudaklarımın arasından tıslamaya benzer bir ses çıktı. En sevmediğim rengi en sevmediğim kıyafette taşıyacaktım. Bu kıyafetler beni kesinlikle yasta gibi gösterecekti.

  Siyah şort eteği bir askıya geçirip dolabımın en köşesine astım. Gri okul gömleği ve kollarında üç altın renkli düğme olan siyah okul ceketini de beraber astıktan sonra diğer poşeti açıp içindeki ayakkabıyı inceledim.

  Ayakkabının çok olmasa da hafif bir topuğu vardı. Normalde topuklu ayakkabıyı hiç tercih etmesem de arada sırada giyiyordum. Önündeki iki siyah bantla ayakkabıya ayrı bir hava katılmıştı. Bunun okulun ayakkabısı olduğunu düşünmüyordum. Babam kendi zevkine göre seçmiş olmalıydı. Ayakkabıyı incelemeyi bırakıp belki de tüm bu eşyaların içindeki en renkli şey olan omuzdan asmalı mavi çantayı yatağımın kenarına yerleştirdim. Onlarca çantam vardı çünkü babam istinasız her yeni okulumda bir çanta alıyordu.

  İşimi bitirince odamdan çıkıp mutfağa girdiğimde annem ve babam çoktan masaya oturmuş beni bekliyorlardı.

''Özür dilerim. Geciktim.'' Masaya hepimiz oturmadan kimse yemeğe başlamıyordu. Bu bizim evin klasik kurallarından biriydi. İkisi de kafasını sallayıp yemeğe başladılar. Onlara uyarak bende önümdeki çorbadan isteksizce içmeye başladım. Sofrada gülerek muhabbet eden, o gün ne yaptıklarını birbirlerine anlatan ailelere hep özenmiştim. Bizimse masadaki muhabbetimiz neredeyse sıfırdı. Sadece önemli konularda anne ve babam konuşur bense ya sadece başımla onaylar ya da sessizce dinlerdim.

  Yemeği bitirip bulaşıkları makineye yerleştirdikten sonra odama çıkmak için izin isteyip anne ve babamın yanından ayrıldım. Odama girdiğimde masamın yanındaki gitarımı alıp pencerenin önündeki küçük beyaz koltuğuma oturdum. Pencereyi bu sefer zorlanmadan açıp ılık havanın yüzümü okşamasına izin verdim. Odamın hem penceresinde hem de kapısında sorun vardı. En kısa süre de bunu da halletmem gerekecekti.

KIRIK BEYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin