-32-

550 39 1
                                    

İnsan kaç kez düşer aynı hataya? Olasılıklar zihin terazisinde olumsuzluğa ağırlık yaparken, bile bile kendi sonunu yazar mı? Mantığı içini kaplayacak kadar yüksek sesle haykırırken, tek bir hatıraya tıkayabilir mi kulaklarını?

Olurmuş meğer.

Palers'e çıkan bayırda koşar adım yürürken, hiç de olumsuz ihtimallerden korkuyor gibi değildim.

Defalarca kez bu ses tarafından tuzağa çekilmiştim. Asla oyun oynamadan duramazdı. Yok gibiydi, aynı zamanda varlığı nefesini ensemde hissedecek kadar yakınımdaydı. Ne olduğunu bilmemek onu çok daha tehlikeli hale getiriyordu. Amacı uğrunda ne kadar ileri gidebileceğini, neyin onu caydıracağını bilmemek insanı buhranlara sürüklüyordu. Ama buradaydım işte, ona gidiyordum.

İlk kez manevi değeri olan bir şey bu kadar mühimdi benim için. Hep gerçekçi, somut şeylerle yaşayan bir kız olmuştum. Fakat şimdi o fotoğrafa ulaşmak için her şeyi göze alabilecek durumdaydım.

Palers'e vardığımda arkasındaki çimlere hızla ilerleyerek depoya ulaştım. Aralık kapıyı ileri ittiğimde rahatsız edici bir ses çıkardı.

"Geldim işte! Fotoğrafı istiyorum!"

Saniyeler geçti, boş depoda duyduğum tek şey kendi sesimin ekosuydu.

"Neredesin Allah'ın cezası?"

"Sakin ol Vera. Neden bu kadar sinirlisin?"

"Notta ne yazdığını ikimiz de çok iyi biliyoruz."

"İşte bu ses tonu benim tanıdığım soğukkanlı kıza daha çok yakışıyor."

"Laf kalabalığını kes artık, fotoğrafı ver de gideyim."

"Gerçekten böyle olacağına inanıyor musun? Karşılığında kazanacağım bir şey olmayacaksa neden uğraştım ben?"

"Ne istediğini söyle o zaman!" dedim öfkeme hakim olamayıp bağırarak.

"Pekala. Annenin fotoğrafını bu kadar çok istiyorsan, yapman gereken şey basit. Çok yabancısı değilsin isteyeceğim olayın."

Ses kesildi, cevap bekliyordu.

"Söyle!"

"Baybars'a oynadığın aşk oyununa sil baştan başlayacağız. Karşılığında, fotoğraf."

Kendimi tutamayıp kocaman bir kahkaha attım.
"Bunu yapacağımı mı düşündün gerçekten?"

"Neden düşünmeyeyim? Daha önce yapmıştın."

Yüzümdeki gülümseme silinirken bu sese olan nefretin tüm hücrelerime yayıldığını hissediyordum. Kollarımı göğsümde bağlayıp saçlarımı bir baş hareketiyle geri attım.

"Bırak fotoğrafı, beni öldüreceğini dahi söylesen bunu yapmam."

"Neden? Baybars hayatından daha mı kıymetli?"

"Sana bunu anlatacak değilim. Yine de Baybars senin gibi yüzünü bile gösteremeyen ödlek bir alçaktan daha kıymetli, bunu bil."

"Konu ben değilim cesur kız."
Sesinde alışkın olduğum alaylı tonlamalarından eser yoktu. Ses, bir kılığa bürünüp yüzüne ciddiyet yerleştirmişti sanki.
"Baybars'tan nefret ediyordun, ne değişti bu kadar?"

"Tanıdım. Onu tanıdım ve nefret etmiyorum. Ve şimdi sen bana annemin fotoğrafını vereceksin."

"Ben kimseye karşılıksız bir şey vermem. Artık yanımda değilsen, bunun da bir karşılığı var. Ellerimin izi duruyor mu boğazında?"

CESARET MADALYONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin