-23-

517 45 1
                                    

Bölüm Şarkısı:
Şebnem Ferah - Çakıl Taşları
Aşık olduğum bir sesten, tamamen Vera'yı anlatan bir şarkı. 💛
Keyifli okumalar.

※※※

Baybars'ın bileğini tutup kapının kolundan geri çektim ve sağ elimle kavrayıp açmaya çalıştım.

Olmuyordu, telaşla ne kadar sert ve hızlı bastırsam da açılmıyordu.

"Yaptığımı yapıp farklı sonuç almayı beklemek zeka kokan bir hareketti." dedi benim aksime soğukkanlılıkla.

Öfkeli bir soluk bırakırken o kapıya yaklaşmıştı. Eliyle art arda üç kez sertçe vurdu.
"Kimse yok mu?" diye bağırdı. Ardından birkaç kez daha vurdu.

Ellerimi belime koyup başımı yukarı dikerek sinirle laboratuvarın ortasına doğru yürüdüm. Karşıdaki kapalı pencereleri farkedince oraya doğru ilerledim. Bunların kolu falan yoktu, nasıl açıldığını bilmiyordum. İki elimle bastırarak itmeye çalıştım, açılmadı.

"Boşuna uğraşma."

Ona döndüğümde elleri pes etmişçesine yanlarına düşmüştü.

"Onlar kumandayla kontrol ediliyor."

"Kıralım o zaman."

"Kıramazsın."

Sesli bir nefes verip ona doğru ilerledim.
"Peki burada saatlerce kalmamak için ne yapacağız sayın dahi?"

Gözlerini benden çekip etrafta gezdirdi.
"Yapacak bir şey yok." dedi son derece sakin bir şekilde, ardından ilerleyerek görüş açımdan çıktı.

İnanamayarak olduğum yerde kalmıştım. Arkama dönüp ona şaşkınca baktım.
"Ne demek yok? Ne yapacağız burada!"

"Sessiz olup uyumama izin vermeyi deneyebilirsin mesela." diyerek büyük masanın üstüne uzandı. Sağ dirseğini bükerek elini başının altına koydu ve ayaklarını birbiri üzerine doladı.

Ona doğru hızlı adımlarla ilerledim, rahat tavırları sinirimi zıplatıyordu.
"Sen iyi misin? Kilitli kaldık burada! Kim bilir kaç saat çıkamayacağız, bir şeyler yapmaya çalışacağına uyumak istiyorsun!"

Gözlerini kısarak bana kötü bir bakış attıktan sonra göz kapakları kapanmıştı. Uzun ve sık kirpikleri birbirine geçmişti.

"Allahım kafayı yiyeceğim!"
Bağırarak arkamı dönüp kapıya ilerledim. Birkaç kez sert yumruklarımı geçirdim.
"Burada kilitli kaldık! Beni bu ruh hastasından kurtarın!"

"Ne kadar bozuk bir üslubun var."

Alay eden sesiyle Baybars'a döndüğümde yarı doğrulmuştu ve gülmemek için kendini zor tutuyor gibi bakıyordu. Her geçen saniye daha da sinirleniyordum.

"Senin yanında ancak bu kadar düzgün olabiliyorum!"

"Bana karşı düzgün olamadığın için mi oynadın o kirli oyunu?"

Sorusunun getirdiği buz gibi bir rüzgar içimi delip geçmişti. Sinirim bedenimi terk ederken yüzündeki ciddiyete baktım, öfkelenmeye başlamıştı. Çünkü o öfkelendiğinde dudakları düz bir çizgi halini alırdı. Kaşları hafifçe çatılırdı, önce sakin kalmaya çalışıp buzdan maskesini giyerdi. Eğer üzerine gidilirse gözlerindeki ateşlerin sıcaklığı hissedilirdi. Öfkesi önce buz kestirir, sonra yakardı.

İlk defa soruyordu, ilk defa bu kadar hazır değildim anlatmaya.

"Hiçbir şey anladığın gibi değil." diyebildim, söylemeye can attığım sözcüklerin arasından.

CESARET MADALYONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin