-11-

601 54 5
                                    

Üzerime 5 kilo çimento dökülmüş gibi hissediyordum. Çimento dökülmüş ve ben öylece betona dönüşüp kalmışım gibi.

Nehar acı içinde yerde kıvranıyordu, Armina dehşete düşmüş bir ifadeyle cevap bekleyerek bana bakıyordu. Meraklı öğrenciler, Armina'nın arkasında kalabalık oluşturmaya devam ediyorlardı.

Ve ben, kocaman açılmış gözlerim ve şaşkın yüzümle onlara öylece bakıyordum.

"Canım çok yanıyor... Ahh kolum..." diye inledi Nehar.

Baybars kalabalığın arasından son derece soğukkanlı bir şekilde sıyrılarak Nehar'ın yanına geldi ve gözleri beni hedef aldı, içlerindeki öfkenin somutlaştığını farkettiğime yemin edebilirdim.
"Cani Maheva..." diye mırıldandı şaşkın bir ses tonuyla.

Cani...
Bana mı söylemişti bunu gerçekten? Yaptığım tek şey kendimi savunmak olduğu halde mi?

Beyin fonksiyonlarım uğradığı şokun ardından kesinlikle doğru çalışmıyordu. Şu an düşünemiyordum, hareket edemiyordum, konuşamıyordum. Ne yapacağımı, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

Kalabalığın arasından biri daha hızlı adımlarla sıyrıldı ve benim yanıma geldi. Hazar'ın yüzü neler olduğunu anlamaya çalışır gibiydi. Ve yanıma gelmesinin sebebi de muhtemelen beni yalnız bırakmamaktı. Olayı bilmemesine rağmen yanımda olması... Güvende hissetiriyordu.

Kalabalığın içinde herkes bir şeyler söylüyordu fakat ne dediklerini anlayamayacak durumdaydım. Bilge Perker'in telefonla konuştuğunu farkettim.

"Vera!"

Armina'nın yüksek tondaki sesiyle irkilip ona baktım.

"Neler oldu burada? Konuş, anlat artık!"

"B-ben..."
Sanki bir anda zihnimdeki bütün kelimeler buhar olup uçmuştu ve ben konuşmak için sözcük bulamıyordum. Başımı iki yana salladım.
"Yapmadım..." diyebildim sonunda.

Nehar'ın gözleri öfkeyle yüzüme sabitlendi.
"Yalancı! Yalan söylüyor, kolumu kırdı!"

Baybars gözlerini kısmış bana bakıyordu.
"Böyle öfke kontrolü olmayan, şiddet meyillisi Mahevalar'ın okulumuzda olması ne büyük tehlike." dedi düz ve ciddi bir tonda.

Ben öylece ona bakarken benim yerime cevap veren Hazar oldu.
"Sen neye dayanarak böyle konuşabiliyorsun? Kanıtınız bile yok, geçmiş karşısına yapmadığını söylediği bir şeyle onu suçluyorsunuz!"

"Nehar kendi kolunu kendisi mi kırdı?" dedi Baybars küçümseyici bir tavırla.

"Evet... Evet öyle oldu!"
Sesim oldukça yüksek çıkmıştı, kendime geliyordum.

Baybars alay dolu kısa bir kahkaha attıktan sonra bana iğreniyormuş gibi bakarak kafasını iki yana salladı.
"Hem kızın kolunu kırıyorsun, hem de suçu ona atıyorsun. Bravo, gerçek bir canisin."

Dalga geçiyor gibi bir hali vardı, ilk geldiğindeki öfkesinden eser kalmamıştı. Normalde bağırıp çağırmasını beklerdim. Belki de neler olduğunu anlamıştı.

Hazar dişlerini sıkarak konuştu.
"Kes sesini artık! Sen-" sözünü kesen şey ani bir refleksle elini tutmam olmuştu. Konuşma şeklinden kavgaya tutuşacağını anlamıştım ve Armina'nın önünde bunu yapması hiç iyi olmazdı. Zaten benim başım beladaydı, bir de onun bu duruma düşmesini istemezdim.

Yüzündeki ifade yumuşarken bakışlarını elinde duran elime indirdi ve ardından yüzüme baktı. İki kaşımı havaya kaldırıp ciddiyetle,
"Sakin ol." diye mırıldandım ve Armina'yı işaret ettim.

CESARET MADALYONUWhere stories live. Discover now