-40-

506 35 2
                                    

Hiç durduk yere, sebep yokken hüzünlendiniz mi? Dışında hissettiniz mi etrafınızdaki her şeyin? Sanki baştan aşağı kederle dolmuşsunuzdur ve ağırlığı diğer her şeyin üzerine çökmüştür.

Ben böyle sebepsiz kedere düştüğüm her anın, yaşayacağım acıların ön gösterimi olduğunu sanarım. İçim biliyor, ruhum hissediyor ama benim sebebini öğrenme vaktim henüz gelmemiş gibi.

Karamsarlık bu belki, zaten ben hiçbir zaman iyimser olamadım. Fakat aksi bir halde olmayı da yeğlemezdim, en azından hayal kırıklıklarının yerine beklenenden fazlasını elde etme şansı bulunuyor.

Yine böyle sebep bulamadığım duyguların pençesinde bir başıma otururken, yanıma birinin kurulduğunu farkettim. Başımı sol tarafa çevirdiğimde beklemeyeceğim biriyle karşılaşmıştım.

Siyaha çalan gözleri tam karşıya odaklıydı, yüzünde gerginlik hakimdi. Sanırım okulun arka bahçesi iyiden iyiye mutsuzlara sığınak olmuştu.

"Nasılsın?" dedi Hazar, düz bir tonla.

En son onunla Baybars'la olan ilişkimizi kınadığında konuştuğumuzu hatırladım. Geçen zamanda selamlaşmamıştık bile.

"Bilmem, tuhafım. Sen?"

"Ben de."

Sessizliği dinledik bir süre, en azından benim buraya gelme sebebim buydu.

"Sevmediğin biri tarafından sevilmek suçluluk duygusu oluşturuyormuş, anladım."

Bakışlarımı yüzüne çevirdim, hala karşıya bakıyordu. Anlatası vardı belli, bir şey olmuştu ve benimle paylaşmak istiyordu. Her neyse dinlemek istiyordum, çünkü içimde bir yerlerde hala onun iyi birisi olduğuna inanıyordum.

"Nasıl anladın?"

"Mioset."

Bakışlarımız birbirine değdiğinde kaşlarımı çattım, sakince devam etti.

"Ben sana ne hissettiysem o da bana aynısını hissediyormuş, kendi söyledi."

"Senin bana karşı hissettiklerini sildim hafızamdan."
Yalan.
"Mioset ne hissediyormuş?"

Acı ve alayla karışık bir gülümseme oluştu yüzünde, yerdeki çimenleri kurcaladı.
"Beni seviyormuş."

Hiç şaşırmadım, çünkü kızlar böyle şeyleri hisseder. Ya da ben hissederim, bilmiyorum.

"Mioset hep ilgiliydi sana karşı."

"Ne garip değil mi? Birisini seviyorsun, onun umrunda olmuyor. Birisi seni seviyor, bu kez de sen umursamıyorsun."

İlk dediğini es geçtim, çünkü duymamayı tercih ederdim.
"Neden umursamıyorsun?"

Yüzüme gerçekten bunu sordun mu der gibi baktı, inanamamış gibi. Sanki cevabı dünyanın en ulu orta şeyiymiş de, ben gereksizce sormuşum. Vereceği cevaptan çekinip bakışlarımı yere çevirdim.

"Sen neden umursamıyorsun?"

"Çünkü sen benim dostumdun. Sana içimde öyle bir değer vermiştim ki söylediklerini bile unuttum."

Burnundan bir nefes bırakıp tekrar çekti yüzümden gözlerini, kısa bir süre sessiz kaldı. Sözlerim içinde nasıl karşılık buldu bilmiyorum, dışarı iki cümle yansıttı.
"Ben de sana çok değer verdim Vera, zannettiğinden çok. Bu yüzden umarım, seçimlerinin bedeli hayatın olmaz."

Kalktı usulca ve ardına bakmadan gitti. Geride ise yankılarını sürdüren bir cümle bıraktı.

Umarım seçimlerinin bedeli hayatın olmaz.

CESARET MADALYONUWhere stories live. Discover now