-9-

720 66 10
                                    

Mahvolmuş bir şekilde dışarı çıktığımda Perker, Baybars ve Hazar'ı gördüm. Yüzleri binalara dönük bekliyorlardı. Hazar'ın üzerindeki kot gömleğin kollarında büyük yırtıklar oluşmuştu ve kan lekeleri yer yer iz bırakmıştı. O da baştan aşağı ıslanmıştı, tıpkı benim gibi. Baybars'ın ise dudağı kanıyordu, altındaki siyah pantolonun dizleri parçalanmış ve kana bulanmıştı.

Anlaşılan bu test herkes için zor olmuştu.

Kızlardan hiç kimseyi görmemek içimdeki umudu yeşertmişti, kazanmış olabilirdim.

Üçü de beni farkettiler, Baybars'ın gözleri kısılmıştı ve ne hissettiğini anlayamıyordum, Hazar'ın yüzünde ise belli belirsiz bir tebessüm oluşmuştu.

Vücudumdaki ıslaklığın ve hissettiğim acıların ağırlığıyla onlara doğru uyuşuk yavaş adımlar atmaya başladım. Bir süre sonra yanlarına varmıştım; merak, umut, heyecan, soru dolu bakışlarımı Bilge Perker'e yönelttim. Benim sormama gerek kalmadan cevapladı.
"Başardın!"

※※※

Bir süre sonra Nehar da binadan çıkmıştı. Perker bu testte sadece kazananları değil diğer öğrencilerin de yapabildiği dereceleri ölçecekti. İkinciyi ve üçüncüyü de bilmek istiyordu.

Erkeklerde birinci Baybars olurken ikinci Hazar, üçüncü de ismini bilmediğim siyah saçlı mavi gözlü oğlandı. Kızlarda ise birinci ben, ikinci Nehar olmuştu. Üçüncüyü ise henüz öğrenememiştik.

Yorgunluğumu zaman biraz da olsa üzerimden silmişti fakat yaralarım ilk oluştukları andaki kadar acımaya devam ediyordu. Bu gerçekten çok saçmaydı. Hiçbir şekilde tedavi amaçlı bir muameleyle karşılaşmamıştık ve hepimizin bir yerlerinden kan akıyordu. Biz acı çekerken Bilge Perker ise son derece umursamaz görünüyordu.

Perker, aklımdan geçenleri okumuş gibi gözlerini binalardan ayırmadan konuştu.
"Bütün dereceler belirlendikten sonra hep birlikte tedavi edileceksiniz."

Bir an akıl okuma yeteneği olabilir mi diye düşünmüştüm. Annemin sezgileri kuvvetli olduğuna göre buradaki insanların farklı özellikleri olabilirdi. Düşüncesi bile beni rahatsız etmişti, aklımızdan olur olmadık şeyler de geçebiliyordu.

Bir süre daha bekledikten sonra benim çıktığım binadan lacivert saçlarını tepesinde toplamış, siyah ve bol giyimli bir kız hepimiz gibi yara bere içinde çıkarak savsak adımlarla yanımıza geldi. Baygın gözlerini yüzüme çevirip kafası karışmış bir şekilde bir de Nehar'a bakarak Bilge Perker'e döndü. Erkekleri de farkettikten sonra soru sormadan Nehar'ın yanında yerini aldı.

Bilge Perker elini ceketinin iç cebine götürüp küçük beyaz bir kumanda çıkardı ve binalara doğru kaldırarak üzerindeki iki tuşa bastı. Binaların duvarları birer kapı gibi kenara kayarak hafif bir sürtünme sesiyle açıldı ve giriş için kullandığımız uzun merdivenler aynı anda binaların ön kısmına çekildi. İki binada da ikişer kişi kalmıştı.

Kızların yarıştığı yerde Hüdes, en üst kattaydı. Orta yerde durmuş şaşkın gözlerle aşağı doğru bakıyordu. Anlaşılan böceklerden korktuğu için bir kat bile inememişti.

Taşların fırladığı duvarları olan katın merdivenlerinde ise sürekli Nehar'ın yanında gördüğüm siyah küt saçlı kız vardı. O da şaşkın bir şekilde bize bakıyordu.

Erkeklerin binasında ise haklarında bildiğim tek şey Padukon olmaları olan iki kişi vardı. Binalardaki engeller tıpatıp aynıydı. Cinsiyet ayrımının sebebi güç farklılığı olmalıydı.

Bilge Perker sol elini onlara doğru kaldırıp gelmelerini belirten bir işaret yaptı. Öğrenciler merdivenden aşağı indiklerinde Perker kollarını göğsünde kavuşturup onlara hedefi olmak istemeyeceğim bakışlar attı.

CESARET MADALYONUOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz