-31-

490 37 0
                                    

"Baybars!"
Endişeyle koşarak yanına gittim.
"Ne oldu sana?"

Gözlerimi kocaman açmış, sol kaşının bitiminden yanağına doğru yol çizen kurumuş kana bakıyordum.

"Önemli bir şey değil." dedi savuştururcasına.

"Ne demek önemli değil?"
Elimi uzatıp kaşına dokundum.
"Kanıyor!"

Sağ elini uzatıp bileğimi hafifçe kavradı ve yüzündeki elimi aşağı indirdi.
"Sakin ol, küçük bir yara sadece."

Elimi bırakmadan beni yanına doğru çekerken gözleri arkamda bir yere sabitlenmişti. Yanına geçip o yöne baktığımda Perker'i gördüm. Testi bitirir bitirmez Baybars'ı bu halde görünce başka hiçbir şey görünmemişti gözüme.

Kurumuş sarı otların kapladığı düz arazide bütün öğrenciler sıralanmıştı. Onlara baktığımda Hazar'ın da dudağının kanadığını farkettim.

"Aferin sana." diye fısıldadım sertçe.
"Muhtemelen Perker kavga kotanı doldurduğunu açıklayacak. Ne yaptığının farkında mısın?"

Cevap vermedi, yüzüme de bakmadı. Sert bakışları Perker'in üzerindeydi. Ve bakışları karşılık buluyordu.

"Bu haliniz ne?" dedi Bilge Perker, önce Baybars'a sonra Hazar'a bakarak.

"Test esnasında oldu, dolaba çarptım." dedi yanımdaki soğukkanlı asi.

Hazar ise öfkeyle bize bakarken imalı bir şekilde karşılık verdi.
"Pencereden düşerken oldu."

Başım hızla Baybars'a dönerken o hala durumla çok alakasız görünüyordu. Bunu yapmamış olmasını umdum.

Perker bıkkınca sesli bir nefes bıraktı. Elbette durumun farkındaydı, fakat kanıtı yokken hiçbir şey yapamazdı.
"Herkes topladığı kelimeleri çıkarsın."

Ona hiçbir şey söyleyemedim. Montumun cebindeki kartonları çıkardım, biraz buruşmuşlardı. Elimle düzeltmeye çalıştım.

"Kaç tane olduğu gözükecek şekilde kaldırın."

Kelime bulabilen herkes Perker'in talimatını uyguladı.
"Nehar, 2 kelime. Hazar, 1 kelime. Vera, 2 kelime. Baybars..." duraksadı ve kısık bakışları Baybars'ın gözlerinde oyalandı.
"3 kelime."

Baybars'ın yüzünde, zaferinin nişanı olarak bir gülümseme büyüdü.

※※※

Kollarımı göğsümde bağlayarak sırtımı duvara yaslamış, sol ayağımla gergince ritim tutuyordum. Gözlerim dakikalardır karşımdaki beyaz kapının üzerinde duran revir yazısındaydı. Hala hiç kimse dışarı çıkmamıştı. Koridor oldukça tenhaydı, çünkü öğrenciler ders işliyorlardı. Bense burada onun çıkmasını bekliyordum.

Çünkü okula döndüğümüz serviste Nehar'la oturduğu için ona yaptığının sebebini soramamıştım, okula girer girmez de Hazar'la birlikte revire alınmışlardı.

Kapının açılma sesini duyduğumda doğruldum, aralık kapıdan dışarı çıkan kişi Hazar'dı. Dudağına pansuman yapılmıştı. Kapıyı geri kapatırken gözleri, sorgularcasına gözlerimdeydi.

"Hazar, nasılsın?" dedim çekinerek.

Yanıma ilerleyip benim gibi sırtını duvara döndü ve yaslandı, bakışları karşıdayken cevapladı.
"Kimi merak ettiğin için buradasın?"

"Kimseyi değil, kavganızın nedenini merak ediyorum."

Gözlerini omzunun üzerinden yüzüme çevirdi.
"Onunla samimiyetin ne kadar ilerlediyse artık, bana senden uzak durmamı söyledi."

CESARET MADALYONUWhere stories live. Discover now