-30-

533 38 2
                                    

Okul koridorlarındaki sessizliği bozan kalabalık, Cesaret 1 sınıfına aitti. Herkes dersteyken biz test alanına gitmek için dışarı çıkıyorduk. Dağınık ve birbirimizden ayrı bir şekilde aşağı kadar indik. Diğerleri dışarıda ikili-üçlü gruplar oluştururken ben yalnızdım. Bahçede gruplar birbirinden iyice ayrıldı. Demir kapıya ilerlerken ismimi duyduğum için durmuştum.

"Vera..."

Hazar'ın sesiyle arkamı döndüğümde, bana doğru yaklaştığını gördüm. Aradan geçen zaman ona olan öfkemi yumuşatabilmişti, şimdi onunla ilgili öfkeden çok üzüntü hissediyordum. Çünkü ben ona gerçekten değer vermiştim, belki de bu yüzden hala ona kıyamıyordum. Onun iyi bir insan olduğuyla ilgili şüphem yoktu. Fakat bütün sınıfın içinde beni soktuğu hal aklıma geldiğinde, aramıza koyduğum mesafe anlam kazanıyordu.

Bana iyice yaklaştığında durdu. Bakışlarını yere indirip siyah saçlarını utangaç bir tavırla karıştırdı.
"Konuşabilir miyiz?"

Sağ kolumun arkasında hissettiğim baskıyla o yöne baktığımda, Baybars'ı gördüm. Parmak uçlarıyla koluma dokunuyordu, bir adım arkamda durmuştu ve soğuk bakışları Hazar'ın üzerindeydi. Ona baktığımda yüzüme çevirdi gözlerini.
"Servise geçelim, hadi."

Geçelim, biz... Ne?

"Bir şey konuşuyoruz." dedi Hazar sertçe. Öfkelenmişti.

Baybars başını hafifçe sola yatırarak ona doğru bir adım attı. Küçümsercesine süzdü baştan aşağı.
"Sen konuşuyorsun, o cevap vermiyor. Kendi kendine devam et buna."

Hazar'ın iyice öfkelendiğini ve ona doğru ilerlemek üzere olduğunu fark ettiğimde duruma müdahale ettim.
"Baybars ne yapıyorsun?"

Yüzüme umursamaz bir bakış atmıştı.
"Senin vermediğin cevabı veriyorum."

"Ne cevap vereceğime ben karar veririm." dedim, onlar gibi sinirlenmeye başlayarak. Her an patlamaya hazır olan kıvılcımlar, üçümüzün arasında dolaşıp duruyordu.

Duygusuz bir ifadeyle yüzüme eğdi yüzünü.
"Neye karışacağıma da ben karar veririm."

Neydi bu, kıskançlık mı? Beni ondan kıskanıyor muydu, yoksa sırf Hazar'ı çıldırtmak için mi yapıyordu? İkisi de mümkündü, ondan beklenirdi. Ama ben ne yaptığını çözememiştim.

Yaptığı şey her neyse beni sinirlendirmeye yetmişti, bu yüzden istemediği şekilde davranacaktım.

"Hazar..." dedim, gözlerimi yüzüne çevirerek.
"Ben de seninle konuşmak istiyorum, ama şimdi değil. Daha sonra."

"Vera bu adamın yanında durmak zorunda değilsin." diye cevapladı.

Baybars, bu söylediğinden sonra duygusuz ifadesinden sıyrılmıştı. Öfkesinin apaçık okunduğu gözleri, iki sivri çivi gibi benim gözlerime saplandı. Bense hiç çekinmeden bakmaya devam ettim, kafa tutarcasına.
"Vera bu adamın yanında durmak zorunda." dedi dişlerinin arasından, kısık bir sesle.

Ardından Hazar'la ortamızda duran boşluğa doğru adımladı ve aramıza girdi, yüzü bana dönüktü. Oldukça yakındık ve bu yakınlık beni anlamsızca tedirgin ediyordu.

Toprak alev almazdı, öyleyse gözleri nasıl bu kadar harlıydı?

Ne yapmaya çalıştığını bilmiyordum, belki o da bilmiyordu. Yüzünü yüzüme doğru eğdiğinde nefesini hissettim, nefesim titredi. Ardından dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Boynundan kokusu doluyordu içime, büyülü bir şeydi bu. Uyuşturucu gibi, usul usul bedenime akıp beni tesiri altına alıyordu.

CESARET MADALYONUWhere stories live. Discover now