Tekrar ışığı kapatacakken dikkatimi çeken perde korkmama neden olmuştu. Pencere yine açıktı ve rüzgâr perdeyi uçuşturuyordu. Aynısını sabahta yaşamıştım ama unuttum herhalde deyip geçiştirmiştim. Bu kesinlikle tesadüf değildi. Hızla ayağa kalkıp dışarıya baktım ama kimse yoktu.


Bahçeye çıkıp etrafı kontrol etmeye başladığımda her şey normal görünüyordu. Ilık rüzgârın saçlarımı uçuşturmasına izin vererek dizlerimin üstünde yere çöktüm.


''Deliriyorum galiba.'' Diye fısıldadım kendi kendime. Gerçekten deliriyor olabilir miydim? Gözümden düşen birkaç damla yaşı elimin tersiyle silip kimseye belli etmeden eve girip mutfaktan bir bardak su aldım. Yarısını içemediğim bardaktaki suyu lavaboya döküp bardağı tezgâhın üzerine bıraktım. Akşam yemeği yememe gerek yoktu. Daha acıkmamıştım.


Sabah annemin odama girmesiyle uyanmış ve okul olduğunu yeni hatırlamıştım. Hafta sonu tatili çok hızlı geçmişti. Haberlerde gördüğüm cinayetin üzerinden iki gün geçmişti. Babama sorduğumda daha katilin kim olduğunu bulamadıklarını söylemişti. Etrafta bir de katil dolaşıyordu ve artı korku için iyi bir sebepti.


Kıyafetlerim ve saçlarımı hallettiğimde kahvaltı için çok zamanım kalmamıştı. Annemin hazırladığı masadan biraz peynir, iki tane zeytin ve küçük bir patatesli poğaçayı hemen yiyip ayakkabılarımı giymek için kapının önüne geldim. Omzumdaki çanta düşmek için çabalarken bense onu tutmak için uğraşıyordum. Sonunda ayakkabılarımı giymeyi bitirdiğimde kapıyı kapatıp arkamdan kilitledim. İşe gitmek için benden önce çıkıyorlardı.


Yavaş yavaş yürüyerek okula kadar geldim. Sınıfıma girdiğimde kimse bana karşı kinle bakmıyordu ya da koridorda kimse yüzüme gülmemişti. Çok sakinlerdi. Hatta bazıları günaydın Angel bile demişti. Bense hiçbirinin ismini bilmediğim için kafa sallamakla yetinmiştim.


Sonunda Edebiyat dersinin başlamasıyla tüm dikkatimi derse verdim. Dersin sonlarına doğru sınıf kapısının tıklanmasıyla içeriye müdür ve yanında sarışın uzun saçlı, uzun boylu bir kız girdi. Çoğu yer boş olmasına rağmen kız kendini tanıttıktan sonra benim yanıma geçmişti.


Ders bitiş zilinin çalmasıyla herkes sanki aceleleri varmış gibi dışarı çıktı. Yeni gelen bana dönüp gülümsedi.


"Kusura bakma rahatını bozdum ama yalnız oturmayı pek sevmiyorum. Diğerlerinden farklı durduğun için senin yanına oturmak istedim.''


"Ne özrü canım. Gerek yok."


"Buna sevindim. Senin adın ne hala bilmiyorum?"


"Pardon kendimi tanıtmadım ben Angel. Senin adını derste öğrenmiştim zaten. Bella'ydı değil mi? "


"Güzel isimmiş. Evet aynen. Sende mi yeni doğanlardansın?"


"Nasıl yani?" Şaka yaptığını düşünüp ufak bir kahkaha attım.''Yeni doğan mı hayır 17 yaşındayım belli olmuyor mu? "


Gözlerini kısarak yüzümü inceledi. Sonra sanki bir şeyi fark etmiş gibi gözlerini şaşkınlıkla açıp kirpiklerini kırpıştırdı.


''Ben..Şey..Kusura bakma şaka yapıyordum.''


''Evet anlamıştım.'' Deyip sahtede olsa gülümsedim.


''Neden buradasın?'' Benim için saçma bir soruydu. Sonuçta hepimiz mecburen okula geliyorduk.


''Bursluyum okumak için geldim. Sen neden geldin ki?''


''Demek burslusun ne güzel.'' Yüzünde ilk geldiğinden daha farklı bir gülümseme vardı.


''Teşekkür ederim.''


''Ben biraz dolaşmaya çıkıyorum. Gelmek ister misin?''


Kafamı iki yana sallayıp ''Yok teşekkürler'' dedim.


''Tamam, o zaman derste görüşürüz.'' Oturduğumuz sıradan kalkarak sınıftan dışarıya çıktı.


Beş dakika olmadan sınıfta oturmaktan sıkılmıştım. Biraz kafamı toplamak için bende bahçeye çıksam iyi olur diye düşünüp kendimi sınıftan dışarıya attım.


Bankları dolu görünce en iyisinin çimlere oturmak olduğunu düşünüp o tarafa ilerledim. Sırtımı yaslayabileceğim bir ağaçta vardı. Çimlere oturup başımı geriye attım ve ağaca yaslandım. Sabah Nick veya Tyler'ı okulda görmemiştim. Gerçi onlardan bana neydi ki?


Ders zili çaldığında herkesle birlikte bende sınıfa girdim. Bella da yanıma oturunca sınıf tamamlanmıştı.


''Angel sinemaya gitmek ister misin?'' Yüzüme gülümseyerek bakıyordu.


''Şey bilmem.'' Sonuçta yeni tanışmıştık ve ona güvenebilir miydim emin değildim.


''Hadi çok eğleneceğiz.'' Gözlerini kocaman açıp, dudaklarını öne doğru uzağında çok tatlı görünüyordu. Belki de ona bir şans vermeliyim. Şimdiye kadar arkadaşım olmasa da belki bundan sonra olabilirdi.


KIRIK BEYAZWhere stories live. Discover now