1.Bölüm

68.3K 2.4K 686
                                    

Ellerimi dizlerime yerleştirip derin bir nefes aldım. Bu oda yerleştirme işi sandığımdan da zordu. Kitaplarımı da kitaplığıma harf sırasına göre yerleştirdikten sonra yapacak işim kalmamıştı. Odadaki küçük toz zerreciklerinin dışarıya çıkması için pencereye yaklaşıp pencereyi açmaya çalıştım. Ne kadar zorlarsam zorlayayım bir türlü açmayı başaramamıştım. Son kez derin bir nefes alıp var gücümle pencerenin koluna bastırdım. Küçük bir çatırdama sesiyle birlikte açılan pencere iki dakikada sinirlerimi bozmaya yetmişti. Başımı hafifçe dışarıya uzatıp içime derin bir nefes çektim. Nedense bu kasabaya alışamayacak gibiydim. Hep şehirde yaşamıştım ve şimdi böyle küçük bir kasabada yaşamak garip hissettiriyordu. Etrafa hafifçe göz gezdirdiğimde fazla sessiz göründüğünü fark ettim. Şehrin gürültüsüne alışan biri için bu sessizliğin tuhaf gelmesi olası bir şeydi..

Daha arabadayken anne ve babamın buradaki uyarıları başlamıştı. Böyle yerlerde az kişi olmasından dolayı hareketlerime dikkat etmem konunda yarım saat nutuk dinlemiştim. İnsanların birbirini tanıma olasılıklarının fazla olmasından dolayı daha dikkatli davranmam gerekiyordu. Her zaman hareketlerime dikkat eden biri olmama karşın hala bu sözleri dinliyor olmak sinirlerimi bozuyordu. Ayrıca dikkat etmesem ne olurdu ki? Kime neydi?

Gözlerimle etrafı taramaya devam ettiğimde yakınımızda bizim eve benzeyen birkaç tane daha ev gözüme çarptı. Sanırım bu kasabanın en iyi yanı deniz kıyısında olmasıydı. Koşmayı severdim ve koşabileceğim bir yer olması benim açımdan iyiydi.

Burada yeni bir okula başlayacaktım ama okul çoktan açılmıştı bile. Sınıfta nasıl karşılanacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Film sahnelerinde olduğu gibi tüm okulun bakın yeni öğrenci diye beni parmakla gösterip bu durumu fark etme olasılıklarının neredeyse sıfır olduğunu düşünüyordum. Sadece sınıfımdakilerin bunu anlayabileceği bir durumdu.

Babamdan duyduğum kadarıyla bir kasabaya göre gayet modern ve büyük bir okula gidecektim. Babam büyüklüğünü bastırarak söylemişti. Okulun mimarını mı yoksa çalışan işçileri mi övmemi bekliyordu emin değildim.

Önceki okulum devasa bir okul değildi. Güzel, sevimli bir ortamı vardı. Gerçi benim gibi diğer öğrencilerin tabiriyle buz kızsanız ortam ne kadar samimi olursa olsun pek bir şey fark etmiyordu. Yeni okulumu daha görme fırsatım olmamıştı ama şimdiden babamın anlattıkları gözümü korkutmuştu. İnsanların fazla olduğu ve kalabalık ortamlar benim için her zaman iticiydi. Kendi halimde takılmayı daha çok seviyordum.

Özel bir okul olmasının yanı sıra orada zenginlerin olduğunu bilmek can sıkıcıydı. Her ne kadar durumumuz iyi olsa da özel okula gitmeyi hiç istememiştim. Şimdiyse okullar arası yapılan bir sınav dolayısıyla burs kazanmıştım ve ne tesadüftür ki gideceğim okul bu kasabadaki özel liseydi. Hem babamın işinin burada olması hem de buradaki okulda burs kazanmış olmam her ne kadar garip olsada -ki bu durum aklımı karıştırıyordu- yapabileceğim bir şey yoktu. Zaten en fazla bir yıl sonra tekrar yer değiştirirdik. Lise hayatım boyunca sürekli başka okullara gitmiştim. Seneye son yılımdı ve benim sabit bir yerde durup sınava çalışmam gerekiyordu.

Hiçbir zaman ailesinden aşırı ilgi gören bir çocuk olmamıştım. Küçük yaşta kendi ayaklarım üstünde durmayı öğrenmiştim. Ailem şimdiye kadar hiçbir veli toplantısına gelmemişti ve hep bir bahaneleri vardı. ''Çalışıyoruz kızım.'' Benim için çok çalışmalarının bir önemi yoktu. Arada bir beraber parka gitsek bile yeterdi küçükken. Öyle düşünürdüm en azından. Şimdiyse pek umrumda değildi. Ölmeyecek kadar yemek yapabiliyordum. Zaten çamaşır ve bulaşık makineleri de benim için çoğu işi hallediyordu. O yüzden artık yanımda olmamalarını pek sıkıntı yapmıyordum.
Anne ve babam işlerine benden daha çok bağlılardı. En azından ben öyle hissediyordum. Öyle hissettiriyorlardı.

KIRIK BEYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin