26. Bölüm

1.6K 120 1
                                    

-Bella

  Yaklaşık yarım saattir koltukta oturmuş birbirimizin suratına bakıyorduk. Arada bir Chris eğilerek masanın üzerindeki kadehinden bir yudum alıyordu. Sonrasında bana bakmaya devam ediyordu.

  Elimi suratında gezdirmeye başlamıştım. Gözlerini kapattı ve elim dıudaklarına değdiğinde bir öpücük kondurdu. Gözlerini açtı.

"Sana anlatmam gereken bir şey var Bella." Dedi suratıma bakmaya devam ederken.

  Kaşlarımı çattım ve dinleme pozisyonuna geçtim. Elimi suratından çektim.

"Ne oldu Chris? Bir problem mi var?"

"Bugün... kampüsteyken karşıma ikide bir o kız çıkıp durdu."

"Hangi kız?" Diye sordum ne olduğunu anlamaya çalışırken.

"Şu senin yutta anlaşamadığın kız işte..."

"Hailey mi?"

Kafasını salladı.

"Senden ne istiyormuş? Yani aranızda bir konuşma falan geçti mi?"
   Biraz bekledikten sonra konuşmaya devam etmişti.

"Bu nasıl söylenir bilmiyorum ama.... bana asıldı."

  Böyle demesiyle olduğum yerde doğruldum ve yumruklarımı sıkmaya başladım. Gözlerim kararmıştı.

"O kızı en başında öldürmeliydim."
"Bella! Öldürmek yok! Can yakmak da yok! Unuttun mu? Biz iyiyiz....bunu sana söylüyorum çünkü kendimi çok rahatsız hissediyorum."

"O sana asılınca...sen ne yaptın?" Diye sordum hırlamaya yakın bir ses çıkartarak.

"Ona karşı koydum tabiki. 'Kimin sevgilisiyle uğraştığını bilmiyorsun' falan gibilerinden korkutmaya çalıştım.

  Hızlı bir hamla ile ayağa kalktım. Ellerimi belime koyarak duvara doğru ağır adımlarla yürümeye başladım. Sonrasında Chris de ayağa kalkmıştı. Şu anki sinirimi normal karşıladığından emindim.

"Bella! Lütfen ben sadece bunu sana bildirmek istedim. Bilmediğin bir şey olmasın istedim ama sinirlerimizi bozmasına izin verirsek ona istediğini vermiş oluruz." Dedi ve elimden tutarak beni kendisine çevirdi. Alnıma bir öpücük kondurduktan sonra kafasını kafama dayadı.

"Şimdilik unutabilirim ama bunu, onun yanına bırakacağımı sanma."

  Bir şey söylememişti.

....

"David artık konuşmaya başlayacak mısın? Yarım saattir buradayız ama sen daha konuşmadın bile."

"Üzgünüm ben nereden başlayacağımı düşünüyordum."

  Elini dizimin üzerinde duran elime doğru koydu.

"Bak beni yaşadıklarım veya yaşayacaklarım seni korkutabilir. Ben farklıyım. Arkadaşlarımda farklı."

"Umurumda değil. Her insan farklıdır." Dedi elimi tutmaya devam ederek.

"Tabii insanlar için bu durum böyle...peki ya başkaları için?"

  Kaşlarını çattı ve elini elimden çekti.

"Ne demek istiyorsun?"
"Demek istediğim..insan olmayanlar için bu çok farklı karşılanıyor."

  Nefes alış-verişlerinin arttığını hissedebiliyordum. Aynı zamanda kalp atışları da hızlanmıştı.

-Bella

Dudağını dudağıma değdirdi ve nazikçe öpmeye başladı. Ayakta duruyorduk. Kollarımız birbirimize sarılıydı. Bir elimi onu kemerinden çektim ve saçlarına doğru götürüp okşamaya başladım. Ağır adımlarla geri geri gittiğimizde beni duvara dayamıştı. Kolumun birini duvara dayadı ve parmaklarını parmaklarımdan arasından geçirerek sımsıkı tuttu. Nefesimi daha fazla tutamayacağımı anladığımda kendimi ondan çekmiştim. Başımı omzuna gömdüm ve kollarımı boynuna doladım. Birbirimize daha sıkı sarılmıştık.

"Beni hiç bırakma olur mu?" Diye fısıldadım yalvarırcasına.

"İstesemde bırakamam. Biz birbirimizden ayrılamayız...Bunu yapamayız."

   Saçlarımda öpücüğünü hissetmiştim. Gözlerimi kapattım. O sırada içimde kötü bir his oluşmaya başlamıştı. Bir şey hissediyordum. Kollarımı Chris'den çektim ve kapıya doğru küçük bir adım attı. Chris ne olduğunu anlayamamışcasına bana bakıyordu. Yanıma geldi ve omzuma dokundu. O da bir şey hissetmiş gibiydi.

  Birbirimize bakmıştık.

"Biri geliyor!" Dedi Chris fısıldayarak. Kafamı salladım. Aynı anda dönüşmüştük. Chris önden geçerek kapıyı açtığında dışarıya çıktık ve etrafımıza bakındık. O sola ben de sağa bakıyorduk. İkimizin de gözleri ortada buluştuğunda birkaç adım daha atmıştık.

Bakınmaya devam ediyordu. Ardından bir şey görmüşcesine heyecanlandı ve gözlerini büyüterek bağırdı.

"Bella! Yere yat!"

  Fişek gibi bir ses duymamla yere düşmem bir olmuştu. Yanımdan geçen her neyse rüzgarını hissettiğimi söyleyebilirdim. O sırada çok şiddetli bir bağırma sesi etrafı sarmıştı. Bu Chris idi. Hemen doğruldum ve yerde yatan Chris'in yanına doğru süründüm.

"Aman tanrım!"

  Göğsüne bir şey saplanmıştı. Bıçağa benziyordu ama sıradan bir bıçak olmadığı çok belliydi.

"Chris!" Diye bağırmamdan birkaç saniye sonra yakınımızdan gelen bir kükreme baş göstermişti

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Chris!" Diye bağırmamdan birkaç saniye sonra yakınımızdan gelen bir kükreme baş göstermişti. Chris doğrulmaya çalışıyordu ama nefes alamıyor gibi bir hali vardı. O şeyin yaklaştığını hissettiğimde ise hemen ayağa kalktım ve Chris'i de kaldırdım. Kolunu omzuma doğru attım. Bir elini onun beline dolarken diğer bir elimi de yarasına bastırıyordum. Çok kan akıyordu. Koşmaya başladım.

"Dayan Chris!"
  Kısa bir süre sonra daha fazla koşamayacağımı anladım. Bir çalılığın arkasına geçtiğimde Chris'i yere oturttum ve çalıların arasından etrafı izlemeye başladım.

"Sanırım az önce kükreyenin ve sana bunu yapanın kim olduğunu biliyoruz." Dedim ona doğru bakarak. Göğsüne saplanmış şeyin ucundan tuttu ve bir anda çekip çıkarttı. Bağırmamak için kendini tutuyormuş gibiydi.

  Yanına yaklaştığımda bıçağa ve üzerine dökülmüş sıvıya bakıyordu.

"Kurtboğan...neden şaşırmadım acaba!" Dedi bana doğru bakarken. Bıçağı yan tarafına attı ve eliyle yarasına bastırdı.

"Sen iyi misin?" Diye sordum alnındaki ter damlalarını elimle silerken.

"İyiyim...yalnızca biraz canım yanıyor."

  O sırada yine bir kükreme sesi duyulmuştu. İkimizde aynı anda ayağa kalktığımızda karşımızda o devasa dişleri olan yaratığı görmüştük. Epsilonu...



Kurtlar Arasında  (5. Kitap) #Wattys2017Where stories live. Discover now