14. Bölüm

1.7K 119 3
                                    

    Akşam olmadan hazırlanmak için Jessica'nın evine gitmiştik. Chris'e hazırladığımız şey için heyecanlanıyordum ama bugün Ed hakkında öğrendiklerim hâlâ aklımdan çıkmıyordu. Belki de bu yüzden hâlâ olur olmadık yerlerde cebinden çıkardığı hapları kullanıyordu. Kate'in de dediği gibi onlar Ed'i sakinleştirip uyuşturuyorlardı. Artık neden bu kadar umursamazca davrandığını da anlıyordum. Bütün bunlar o haplar yüzünden oluyordu.

"Bella!"

   Jessica'nın seslenmesiyle düşüncelerimden uzaklaşıp ona doğru dönmüştüm.

"Evet?"

"Galiba makyaj yapmayı düşünmüyorsun..."dedi makyaj masasını göstererek.

    Yataktan kalktım ve masaya doğru ilerledim. Jessica'nın bu olayı bilip bilmediğini merak ediyordum. Aslında David bile bildiğine göre Jessica da keza biliyordur. İşte yine de emin olamıyordum.

   Makyajımı da tamamladıktan sonra Jessica'ya doğru dönmüştüm. Ayakkabılarını giydikten sonra kenardaki çizmeleri bana doğru uzatmıştı.

......

    Evden çıkarken planı çoktan yapmıştık. Şimdi ben Chris'lerin evine gidecektim. Zaten çocuklar kafede bekleyeceklerdi. Yani Chris'i oraya ben götürmüş olacaktım.

   Hızlı bir şekilde kız yurdunun garajında park halinde bekleyen arabama bindim ve eve doğru yol aldım.

   Vardığımda arabayı durdurdum. Ne kadar çok çabalasam da hiç keyfim yok gibiydi. Kafamı kurcalayan bir sürü şey vardı ama benim artık Chris'e odaklanmam gerekiyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra arabadan indim ve kapıya doğru yürüdüm.

    Zili çalmamdan birkaç dakika sonra kapı açılmıştı. Karşımda duran Chris'e doğru baktım. Ağlamış görünüyordu. Gözlerinin altındaki morluklar hafif nemli gibiydi.

"Chris? Sen iyi misin?"

    Gözlerinin altını silerek kafasını salladı ve beni içeriye doğru davet etti.

   Ne olduğunu anlamamış bir şekilde içeriye doğru girdim ve etrafa bakındım. Ardından duvara dayanmış olan Chris'e doğru döndüm. Ağır adımlarla ona yaklaştım.

"Neler oluyor?" Diye sordum ve elini ellerimin arasına alarak öptüm.

"Hiçbir şey.....sadece uyuyakalmışım ve kötü bir rüya gördüm. Hâlâ onun etkisindeyim hepsi bu." Dedi ve kollarımı boynuma doğru sararak bana sarıldı.

   Gördüğü her neyse gerçekten çok etkilendiği belliydi. Şu anda dişlerini sıktığından emindim. Kokusundaki korkuyu hissedebiliyordum. Hemde çok ağır basıyordu.
  
    Ondan ayrıldım ve gözlerinin içine doğru baktım.

"Pekala...hadi hazırlan!"
"Ne? Neden?"

"Seni bir yere götürmek istiyorum. Bunun için arabamı garajdan çıkardım. Her halde gelmemezlik etmezsin ama öyle değil mi?"

   Hafifçe gülümsedi ve kafasını sallayarak ellerimi bıraktı.

"Ben hazırlanayım." Dedi ve odaya doğru ilerledi.

   Arkasından bağırmıştım.

"Güzel bir şeyler giy!"

    Kısa bir süre sonunda kapının arasından bana doğru seslenmişti.

"Bella!"

   Ayağa kalktım ve odaya ilerledim. İçeriye girdiğimde pantolonunu çoktan giymişti ama üzeri hâla aynı duruyordu.

"Eh hâlâ giyinmemişsin.."

"T-shirtlerimden ne giyeceğime karar veremedim. Sen benim için seçsene." Dedi eliyle dolabı göstererek.

   Askıdakilere teker teker bakmıştım.
T-shirtlerden hiçbiri içime sinmediği için gömleklere doğru yöneldim.

   Ben gömleklere bakarken o da yanımdan beni izliyordu. Dolaba doğru dayandı ve gözlerini ovuşturmaya başladı. Nihayetinde içlerinden birini beğendim ve Chris'e doğru uzattım.

"Ciddi misin? 1 saattir seçmeye çalışıyorsun ve sonunda seçtiğin şey mavi bir gömlek mi oldu?"

"Mor bulsaydım moru giydirirdim." Dedim gülümseyerek.

"Peki neden mavi?"

"Çünkü ben de içime mavi bir tişört giydim. Takım olalım istedim." Dedim ve ceketimin önünü açarak ona tişörtümü gösterdim.

"Evet gerçekten güzel olur."dedi ve yavaş bir şekilde üzerindeki t-shirtü çıkardı.

"Dön giydireyim." Dediğimde biraz tereddütte kalmışcasına bana doğru baktı.

"Gerek yok ben giyerim." Dedi ve gömleği elimden alarak hızlı bir şekilde kollarını geçirdi. Daha sonra önünü iliklemeye başlamıştı ama doğru düzgünce ilikleyemiyordu. İliklemeyi bırak birbirine doğru bile getirmekte zorlanıyordu. O sırada hemen harekete geçtim ve titreyen ellerini aşağıya doğru indirerek düğmelerini yavaş bir şekilde iliklemeye başladım.

   Nefes nefeseydi. Gözlerine doğru baktığım sırada renginin değiştiğini fark etmiştim.

   Onu geriye doğru götürerek yatağa oturttum. Nefes alış-verişleri yavaşlamıştı. İki eliyle yüzünü kapattı ve dirseklerini diz kapaklarına doğru dayadı.

"Chris?"

   Ses yoktu.

"Chris?......sen iyi misin?"

   Sonunda ellerini yüzünden çekti ve bana doğru baktı.

"Ben iyiyim......yalnızca....sanırım acıktım. Bu yüzden kendimi kaybettim."

"Hadi öyleyse hemen gidelim." Dedim ve onu ayağa doğru kaldırdım.

   Eliyle sırtına doğru dokundu ve gözlerini sımsıkı kapattı. Tekrar açtığında neler olduğunu anlayamamış bir şekilde ona bakıyordum.

   Gülümsemişti

"Bakma bana öyle......gerçekten iyiyim ben dediğim gibi acıktım o kadar." Dedi.

   Ona doğru yaklaşarak düğmelerini iliklemeye devam ettim. Bitirdiğimde ise üzerinde gömleği düzelttim ve kollarını kıvırdım. Biraz da saçlarını düzeltmiştim. Hafif yukarıya doğru kaldırdım ve gözlerine doğru bakarak gülümsedim.

"Tıpkı karı-koca gibiyiz." Dedi suratındaki ifadeyi bozmadan.

    Gülümsemeye devam ettim ve suratını iki elimin arasına doğru aldım. Yanağına doğru bir öpücük kondurmuştum. Birbirimize doğru biraz sarılmıştık.

    İçerden telefonumun çaldığını duymamla ondan ayrılmıştım.

"Hadi artık.....gitmemiz gerekiyor. Ben de çok acıktım." Dedim elini tutarak onu odadan dışarıya çıkardım.

    Çantamı da elime aldıktan sonra birlikte evden çıkmıştık.

.....

  Nihayet cafenin önüne geldiğimzde içerisinin karanlık olduğunu gördüm. Demek ki herkes hazırdı.

    Onun da arabadan inmesiyle yanına doğru gittim.

"Neler oluyor?" Diye sordu bana bakarak.

   Bir şey demeden elini tuttum ve kapıya doğru ilerledim. Kapının kolundan tutarak içeriye doğru ittirdiğim sırada bütün ışıklar açıldı ve herkes bir ağızdan bağırmaya başladı.

"İyi ki doğdun!"

.....

Kurtlar Arasında  (5. Kitap) #Wattys2017Where stories live. Discover now