11. Bölüm

1.8K 138 6
                                    

   keyifli okumalar!! Bölümün ilerleyen taraflarında bir yakınlık var. Şimdiden söyleyeyim dedim. Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin!

     Hırlamaya devam ederek ona doğru yaklaştım. David elini yavaş bir şekilde kaldırdı.

"Sakin olmalısın Bella....kontrolü eline almalısın."

   Hırlamaya devam ediyordum. O kadar sinirli ve gergindim ki kendimi kontrol edemiyordum. David'e doğru birkaç adım attım. David de kırmızı gözlerini ortaya çıkarmıştı. Bana baktı. O anda kendimi bütünüyle sıkmıştım. İçinde bulunduğum durumdan kurtulmak için çok direndim. Pençelerimle suratımı kapattım. Eski halime döndüğümü hissettiğimde ise ellerimi suratımdan geri çektim. Derin bir nefes almıştım.

"Tanrım....bir an beni parçalayacaksın sanmıştım." Dedi içinde tuttuğu bütün nefesleri vererek.

   Ben ise konuşamıyordum hâlâ çok sinirliydim ama konuşamıyordum bile. Çok fazla gerilmiştim.

"Neler oluyor Bella?" Diye sordu ve bana yaklaştı.

    Nihayet iyi hissetmeye başladığımda konuşmuştum.

"Tanrım bir an önüme geleni öldüreceğim sandım!"

"Niye bu kadar sinirlendin?.....tişörtüne ne oldu?"

"Yurttaki bir kız ile sorun yaşadım. Sinirlenmemi durduramadığımda ise hemen orayı terk ettim." Yere doğru baktım.

"İyiki de terk etmişim. Yoksa baş edemezdim."

     David, bana bir adım daha yaklaşmıştı.

"İstersen bu geceyi bizde geçirebilirsin. Senin açından iyi olacağını düşünüyorum."
"Aslında Jessica'nın yanına gitmem daha doğru olacaktır."
  
    Sırıtarak yere baktı ve kafasını salladı.

"Jessica ile Ed birlikteler Bella......Ed, öğle saatlerinde Jessica' ya diye gitti. O gidiş o gidiş hâlâ onun yanında..."

"Öyleyse onlar büyük bir ihtimalle müsait değillerdir." Dedim ve David'e belli etmemeye çalışarak gülümsedim. Yine kızardığımı hissediyordum.

"Benimle birlikte gel işte.....ben Ed'in yerinde yatarım. Sizde Chris ile birlikte kalırsınız."

   Bunu biraz düşündükten sonra cevap vermiştim.

"Pekala öyleyse senin dediğin gibi olsun..."dedim omuzlarımı silkerek. İkimizde aynı hizada yürümeye başladık

.......

   David kapıyı açtığında eliyle içeriye girmem için işaret yapmıştı. Daireye girdiğimde Chris ve Tyler'ın kanepelerde uzandıklarını ve televizyona baktıkları gördüm. Kısa bir süre onları izledim.

    David boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

"Çocuklar bir misafir getirdim...."

   Böyle demesiyle ikisi de aynı anda dönüp bana doğru baktılar. Ardından ikisi de birden yattıkları yerden doğrularak ayağa kalktılar.

"Bella...hoşgeldin!"

"Her şey yolunda mı? Bir sorun yok öyler değil mi?"

     Kafamı olumsuz anlamda salladım ve Chris'e yaklaştım.

"Sadece kontrolü elimden kaybettim ama şimdi daha iyiyim. David de şansa bırakamadığı için beni buraya getirdi."

   Tyler David'e bakarak konuşmaya başladı.

"Vay canına David. Gerçekten 6. hissin çok kuvvetliymiş."

   Dönüp bende ona doğru baktım.

"Ne demek istiyorsun?"
"Evden apar topar 'içimde kötü bir his var' diyerek çıktı. İlk başta hiçbir şey anlamamıştık ama sahiden de mükemmeldi." Diye tamamladı Tyler gülümseyerek.

"Pekala!" Diye bağırdı David ellerini birbirine çarparak ve devam etti.

"Chris...Bella benim yatağımda yatsın. Zaten Ed bu saatten sonra gelmez bende onun yerinde yatarım. Hadi artık geç oldu yarın okul var." Dedi ve hepimize teker teker bakarak oda yönünde ilerledi. Onu arkasından da Tyler iyi geceler dileyerek David'in peşinden gitti.

   Chris bana doğru bakmıştı.

"Üzerini değiştirmek ister misin?"

   O sırada makarna soslu deseni olan tişörtüme doğru bakmıştım. Olumlu bir şekilde kafamı salladım.

"Peki öyleyse gel!" Dedi Chris ve elimi tutarak beni odaya ilerletti.

   Ağır adımlarla içeriye doğru girdim. Chris komidinin üzerinde duran loş ışığı yakmış ve dolabın başına geçmişti.

    Geçen seferki gördüğüm odadan tek farkı şu anda duvarlarda birkaç tane kağıdın yapışmış olmasıydı. Onları biraz inceledikten sonra gözüme David'in resim dosyası takılmıştı. O sırada Chris elinde bir sweatshirt ile yanıma geldi. Bana doğru uzatmıştı.

"İşte...al bunu ve giy...ben dışarıdayım. Giyindiğin zaman haber verirsin." Dedi ve kapıya doğru bir adım attı. İçimdeki çelişkilerden kurtulup onu geri çevirmiştim.

"Aslında hiç gerek yok!"
   Kapıyı kapattıktan sonra bana baktı.
"Pekala öyleyse arkamı döneyim." Dedi ve yavaş bir şekilde arkasını döndü.

     David'in yatağının  üzerinde duran sweatshirtü elime aldım ve Chris'in önüne geçtim.

"Buna da hiç gerek yok!" Dedim sessiz bir şekilde ve dudaklarına doğru bakmaya başladım. O da gözlerini, gözlerimden çekip dudaklarıma sabitlemişti. Bir adım yaklaştı..

    Hızlı bir şekilde beni kendine doğru çekti ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bir yandan beni kendine bastırıyor bir yandan da eliyle sırtımı okşuyordu. Ben de aynı şekilde kolumu onun boynuna doladım ve bir elimle saçlarıyla oynamaya başladım.

   Birkaç adım geriye gittiğimizde ikimizde tökezleyerek yatağın üzerine düşmüştük. Yatakta kendimi yukarıya çekmeye çalışırken bir yandan da onu kendime iyice çekiyordum. Nefesimin kesildiğini hissettiğim anda dudaklarımı ondan çektim ve boynuna doğru kaydım. Kendini yavaş bir şekilde yukarıya çekerek üzerime çıktı ve dudaklarımdan çeneme oradan da boynuma doğru kaydı. Gözlerimi kapatmıştım. Şu anda ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu yalnızca yapıyordum o kadar...

     Nihayetinde dudaklarımı boynumdan çektiğinde hafifçe doğruldu ve üzerimdeki tişörtümü çıkartıp arkasına doğru fırlattı. O anda kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı. Şu anda vücudumda bulunan bütün kanın yüzüme hücum ettiğini hissedebiliyordum.

    Boynuma ve omzuma kondurduğu öpücüklerin yavaşlamasıyla gözlerimi açtım. O sırada Chris kulağıma doğru yaklaştı ve bir şeyler fısıldamaya başladı.

"Suratın seni ele veriyor Bella..." dedi ve sırıtarak doğruldu ardından eline aldığı sweatshirtü düzelterek üzerime doğru giydirdi.

    Üzerimde tişörtü düzelttikten sonra yatakta doğruldum ve Chris'e baktım. Bir gözüme bir de yanaklarıma doğru bakıyordu. Ardından sırıtmaya başladı. İyice yaklaştı ve yanağımı okşayarak konuşmaya başladı.

"O kadar masumsun ki...."

   Gözlerinin içine doğru bakıyordum.

"Benden neden bu kadar çok utanıyorsun?"
"Ben senden utanmıyorum....sadece biraz fazla heyecanlanıyorum o kadar."
"Sana bir şey söyleyeyim mi?.....daha önce kendimi hiç bu kadar iyi hissettiğimi hatırlamıyorum." Dedi ve elimi tuttu.

   Ben ise az önceki yaşadığımız şeyden keyif almış bir şekilde gülümsüyordum....

Kurtlar Arasında  (5. Kitap) #Wattys2017Where stories live. Discover now