"Can izin verirsen." Dedi Aslı bana bakarak.

"Bu girmek için şartınız sanırım. O nedenle izin veriyorum." Dedim Medcezir'e bakarak.

Medcezir gülümsedi sanırım, daha sonra önüme geçip içimden geçti.

Aniden içim yaşam enerjisi ile doldu. Ama içimde bir fazlalık hissetim.

"Demek Ejderha Dünyası'ndan geliyorsunuz." Dedi sesi içimden.

"Evet." Dedim sakince. Aslı'nın tavrından anladığım kadarıyla pek bir şey söylemem gerekiyordu.

"Mavi Alev Dükü'ymüşsünüz Ekselansları." Dedi sesi ama ben cevap veremeden, "Siz siz 49. Ejderha Kraliçe Miray Müge Aydın'ın kardeşi misiniz?" dediği anda içimden çıktı.

Karşıma geçip reverans yaptı. Ve eğilmişken, "Üzgünüm Ekselansları. Lütfen tavrımı maruz görün." Dedi.

"Özür dilenecek bir şey yok Medcezir. Lütfen kalkın." Dedim ve onu kaldırmak için uzandım ama tenine değdiğim anda garip bir görüntü gördüm. Aslında ben görüntüyü göremeden kilit altına alındı beynimde.

"Lütfen bir daha bana dokunmayın." Dedi Medcezir mesafeli bir sesle.

"Üzgünüm." Dedim şaşırmış bir sesle.

"Önemli değil. Sanırım kanınızda kahin kanı var. Normal biri görüntülerimi algılayamaz." Dedi gözleri garip bir şekilde parlayarak. O anda ondan uzaklaşmak istedim. Garip soğuk bir enerji saçıyordu.

"Bilmem." Dedim Aslı'nın yanına gidip.

"Bize artık yolu gösterir misin Medcezir? Çünkü bir an önce oraya ulaşmamız lazımdı." Dedi Aslı hemen araya girerek.

"Tabi ki Majesteleri. Sizi oyaladığım için üzgünüm. Giderken daha detaylı konuşuruz Ekselansları." Dedi yüzüme bakarak.

"Tabi ki." Dedim sakince. Giderken onunla konuşmak istemiyordum. Giderken onun tek bir hücresini bile görmek istemiyordum. Onu görünce korku oturmuştu içime.

O önde biz arkada ilerlemeye başlamıştık. Ben Miray'ın kanlarının olduğu çantaya sıkı sıkıya tutunmuştum. Valizim ise arkadan kendi kendiliğine geliyordu. Onu büyülemiştim. Bana kolaylık olmuştu.

İlerlerken Kapılardan garip sesler geliyordu. İlgilenmemeye çalışıyordum ama aniden Miray'ın sesini duymamla durdum.

Buz mavisi renkli bir kapıdan geliyordu. Kapıya doğru ilerledim. İçeri de biri ağlıyordu.

"Yalvarırım beni bırakma Can. Bununla baş edemem. Yardım etmelisin. Ben-" demişti ki Medcezir beni kolumdan tutup çekti. O kolumu tutar tutmaz ses kesildi.

"Kapılara ben dokunmadıkça dokunmayın lütfen." Dedi biraz fazla sakin bir sesle.

"Ama ordan Miray'ın sesi geliyordu." Dediğim anda Medcezir gözlerini kaçırdı.

"Orada görmenize izin veremeyeceğim yaratıklar var." Dedi sinirle. "Lütfen beni takip edin ve kapılara yaklaşmayın." Dedi sakince ve ilerlemeye başladı.

Aslı yanıma geldi ve, "Ne oldu? İyi misin sen?" diye sordu garip bir ışıltı ile.

"Sonra konuşuruz." Dedim sakince. Başka bir gezegene gidiyor olduğumu unutmamalıydım. Misafir olduğumu unutmamalıydım.

Medcezir'i izledikçe kapılar yok olmaya başladı ve tam ben pes etmişken koridorun sonundaki harika bir kapıya ulaştık.

Kapının kenarları altından yapılmıştı ile içlerinden su damlaları geçiyordu. Su damlaları bir süre sonra birleşip gölü oluşturuyor ve akıyordu. Sonra ise ayrılıyor ve tekrar damla hallerini alıyorlardı. Bu böyle sürüp gidiyordu. Kapı buz mavisiydi ve üzerinde altın işlemeler vardı. İşlemelerle, "Su hayattır" yazıyordu. O kadar zarif yazılmıştı ki.

Ejderha Kız 4; Kan KehanetleriWhere stories live. Discover now