38. Bölüm'Vicdan'

En başından başla
                                    

Meylis başını salladı. "O zaman aradığımız bir Nat Dokkaebi mi?"

"Belki. Fakat her Dokkaebi türü bu beceriye sahip, Nat türleri sadece insanlarla anlaşma yapmayı seven türlerden."

"Anlaşma yapmayı seven türlerden?" diye sordu, Ecmel. "O zaman kesin bir Nat Dokkaebi'den bahsediyoruz."

Akça biraz düşününce Ecmel'e hak verdi. Joon o gün ne demişti?

"Onu Nat Dokkaebi'ler yapar. Gündüz dolanırlar ve dobradırlar ama maddiyata çok düşkündürler. Başlarını sık belaya sokarlar."

Kütüphane günü, kesinlikle gündüz vaktiydi ve görünmezdi. Eğer ihtiyarlar, karşı konulmaz bir ödül sunmuşsa bir Nat Dokkaebi ile anlaşmaya varmış olmaları pek muhtemeldi.

"Peki, nasıl oldu da kokularını sakladı?" diye sordu, Bengi.

"Pars, Kwan Wook ile konuştu. Dokkaebi'lerin ten kokusu çok hafifmiş, ağır bir koku ile kolaylıkla gizlenebildiklerini söyledi. Gerçi Joon'un korkunç kokusunu hatırlayınca, Wook'un sözünden şüphe etmedim değil."

Joon, ilk tanıştıklarında cidden ağır bir kokuyla sarmalanmıştı. Bunu da yıkanma alışkanlığı olmadığı yönünde yorumlamışlardı ama belki de Joon, kendini sadece insan ve avcılardan değil, iyelerden de gizleme derdindeydi? Elbet kendini herkesten ve her şeyden gizleme derdi olan birinin dış dünya ile ilgili neredeyse her türlü gelişmeye vakıf olması da bir o kadar garipti. Muhtemelen onunla sürekli irtibat halinde olan bir başka iye vardı ve Wook da onu, bu şekilde bulmuştu. Hatta o iye, Wook bile olabilirdi.

"Lafı açılmışken Wook denen oğlan çok yakışıklı." dedi, Bengi. "Kız arkadaşı var mı? O Japon kız, onun kız arkadaşı mı?"

Ecmel başını iki yana salladı. "Esmerleri daha çok sevdiğim kesin ama uzak doğulular benim tipim değil."

"Ben Türk seviyorum." dedi, Melodi. Aslında Melodi'nin erkeklere karşı olumsuz duygu ve düşünceleri göz önüne alınınca bu yorum bile şaşırtıcıydı.

Meylis gülümsedi. "Malum ben de nişanlıyım. Yani yorum yok."

Bengi umutla Akça'ya gözlerini dikti.

"Sen ciddisin?" Bengi başını salladı. "Ohh cidden bilemedim. Yani kızıl saçlıyı koruması altında tuttuğunu biliyorum ama aralarında bir şey var mı, bilmiyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse aralarında bir çekim var gibi."

"Biliyordum!" dedi, Bengi. Kızın suratı bir anda düşmüştü. "Zaten bende şans olsa böyle tatlı çocukları benden önce çalmazlar."

"Durum öyleyse o Japon kız olmasa da şansın olmazdı." dedi, Ecmel.

"Sebep?"

Melodi, Bengi'nin koluna girdi. "Ecmel haklı. Bence o oğlan, korunmaya muhtaç kadınlara karşı ilgisi olan biri. Sen ise bir ejder kanısın, başlı başına güç simgesi. Pek de korunmaya ihtiyacın yok."

Meylis hızlı bir şekilde kafasını salladı. "Seni o gece gördükten sonra kesinlikle korunmaya muhtaç biri olmadığını söyleyebilirim."

Bengi, o geceyi anımsayınca düşmüş yüzü iyice asıldı. O geceyi hayatı boyunca asla unutmayacaktı. Ölümle burun buruna geldiği ilk seferdi ve ağzında bıraktığı tattan hiç hoşlanmamış, hissettiği çaresizlik onu çok öfkelendirmiş. Üstüne bir de ailesine verilen zararı görünce delirmişti ve hayatında ilk kez bir canlı öldürmüştü.

Akça, Bengi'deki ruh değişimini fark edince kızlara döndü. "Siz önden gitsenize, Bengi ile konuşmak istediğim bir şey var."

Ecmel ve diğerleri itiraz etmeden, kütüphaneye önden gittiler. Akça da kızın koluna girerek ağırdan yürümeye başladı. "Paylaşmak istediğin bir şey var mı?"

Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin