8. Bölüm 'Kasa Obake'

2.8K 257 45
                                    

Selamlar,

Yeni bölümle karşınızdayım. Bölümü okumaya geçmeden önce bir duyurum var. :)


Gökbörü ve Oğuz Kağan romanımla ilgili...

Gökbörü ve Oğuz Kağan romanımla ilgili

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Okuduğunuz için teşekkür ederim. :)

DİPÇE: Medya'da bizim kızıl saçlı Japon Meran hatun var :)

______


Pars, Akça'yı daha önce gittikleri yerden Hayalet Bölge'ye götürdü. Akşam saatleri müze kapalı olsa da iyelerin girişi için özel bir kapı bulunuyordu. Gece nöbetçileri olan iki iye de bu kapının önünde her daim hazır bekliyordu.

İlk seferde kullandıkları tarihi kayık yerine, sıradan bir odaya giriş gibi görünen bu kapıyı kullanma nedenlerini merak etti. Kendileri gibi üç iye de onlarla beraber kapıyı geçip gitti. Akça'nın seçebildiğine göre dişi bir Gumiho idi; daha doğrusu bir Kitsune. Tilki iyesinin Japon dilindeki söylenişiydi. Bu üç iye de Japon idi ama diğer ikisinin soyunu çıkartamamıştı. Görünüşe göre çoğu iye, bu saatlerde Hayalet Dünya'ya geliyordu.

"Erkek olan bir Bakeneko, kedi iyesi. Gözleri ve sesi taklit edebilirler." dedi, Pars. Belli ki yine Akça'nın zihnini okumuştu veya bakışlarından anlamıştı.

"Bukalemun gibi?"

"Onlar bulunduğu ortamın rengine girer, tatlım. Kamuflaj ustalıları ama onlar da bu alemde mevcut. İnsanların arasına en iyi karışan iye soyudur. Diğer kadın ise bir Amabie, yani deniz perisi. Japonlara has olanından elbet."

Akça, başını salladı. Pars'ın kulağına fısıltıyla, "Madem böyle bir giriş de vardı, neden geçen sefer kayığı kullandık?" dedi.

"Müzenin içini görmek istersin, dedim. Ayrıca kabul et, bu giriş diğerine nazaran sıkıcı."

Akça yorum yapmadı. Pars'ı ilk tanıdığında sert, otoriter ve aşırı disiplinli bir kişi olarak tanımıştı. Haliyle bu son aylarda gördüğü, tanıdığı Pars'ı gördükçe aslında onu tam manası ile tanımadığını anlamıştı. Evlilik sonrası eşlerinin değiştiğinden şikayetçi insanlar vardı ama asıl mesele onların değişmesi değil, gerçek hallerini rahatça ortaya çıkartmalarıydı. Kimi kişi bunu üçkağıtçılık olarak görüyordu ama belki de öyle değildi? Bir insan, evde, okulda, iş yerinde, sokakta; iş arkadaşlarıyla, okul arkadaşlarıyla ve ailesiyle farklı şekilde konuşmaz mıydı? Her biri ile davranışlarında da farklılık olmaz mıydı?

İnsanlar, çocukluklarından beri okulda böyle, sinemada böyle, büyükler yanında böyle davranılması gerekir gibisinden bir sürü sözle karşılaşıyorlardı. Haliyle büyüdükçe de herkesle ve her ortamda farklı davranış ve söz kalıbı geliştirmişlerdi. Bu iyi bir şey miydi, yoksa kötü bir şey miydi, emin değildi. Herkesle ve her yerde aynı şekilde davranmak ve aynı şekilde konuşmak daha doğru olmaz mıydı? Öbür türlü insanlar, kişilik bozukluğuna sahip hastalar gibi görünüyordu. Sonra da birileri çıkıp, "Eşim evlenmeden önce böyle değildi!" diyerek dert yanıyordu.

Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin