20. Bölüm 'Zehir'

2.1K 256 72
                                    

Selamünaleyküm,

İki günden sonra bomba gibi bir bölümle karşınızdayım. Çok pis bir bölüm yazdım, bilesiniz. :D

_______

"Acıdı." Baybora zor zar derin bir nefes alarak doğruldu. Vücuduna elektrik yemiş gibi hissediyordu ve acısı hala tam olarak geçmemişti. "O neydi be?"

Ecmel, oğlanı elinden tutup kaldırdı. Kan örneklerinin olduğu torbaları pardösüsünün cebine koydu. "Çok kötü değil mi? Bir kere ben de bundan muzdarip oldum." dedi, Baybora'ya. "Elektrik yüklü top gibi bir şey atıyorlar."

Yaşlı cadı yavaşça bir iki adım daha attı ve siyah gözlerini kısarak ikilinin üzerinde gezdirdi. Elini talepkâr bir şekilde uzattı. "Kan örnekleri."

Ecmel'in eli istemsizce cebine gitti. "Hayır."

"Hey ihtiyar, torunlarına ait kan istiyorsan bak yerde bolcana var."

Cadı gerilmiş yüz ifadesini bozmadan cebinden iki minik cam küre çıkardı. İçinde renksiz bir sıvı vardı. Bir tanesini kan birikintisinin az olduğu tarafa atınca cam kırıldı ve içindeki sıvı yayıldı; kurumuş kana değince anında bir duman yükseldi ve kısa sürede kanı yok etti. Diğer küreyi de Ariel'in kanının olduğu yere atınca aynı şey orada da oldu.

Asit gibi, diye düşündü Ecmel. Tam olarak asit değildi aslında, kokusunu alıyordu; yakıcıydı ama farklı ve daha önce almadığı bir kokuydu.

"Sanırım kanlarını hatıra olarak almak istemiyorsun." dedi, Baybora.

Kadın buz gibi durmaya devam etti; ifadesiz, mimikten yoksun ama tehditkar bakışlı. Bu kadın, ısırmadan önce havlayacak biri değildi. Ecmel en tehlikeli insan türünün böyle kişiler olduğunu düşünürdü. Az konuşan, tehditler yağdırmayan insanlar genelde saldırıya geçerken de uyarı vermezdi. Hatta çoğu zaman böyle kişiler tehdit olarak bile görülmezdi.

"Sessiz olanlar en kötüsüdür." demişti, dedesi. Bir cadı için ise daha kötü olsa gerekti.

Ecmel, Baybora'nın sesini duyana kadar kadınla deli gibi savaşmayı kafaya koymuştu. "Beni iyi dinle." dedi, Baybora. Olağan bir insanın duymasının çok zor olduğu bir tonlama ile konuşuyordu. Bu yüzden ancak keskin duyuları olan kişiler duyabilirdi. "Ben kadını oyalarken sen kaçacaksın. O örnekleri anneme yetiştirmen gerekiyor."

Ecmel hemen başını olumsuz şekilde salladı. Böyle bir şeyi kabul edemezdi. Nasıl olurdu da Baybora'yı bu cadıyla beraber bırakıp kaçardı? Böyle bir şeyi yapabileceğini düşünüyorsa delirmiş olmalıydı.

"İtiraz etme!" dedi, kısıklı sesle. "Ben miyim önemli olan yoksa o örneklerin yerine ulaşması mı?"

"Sen de önemlisin." dedi, Ecmel hüzünlü bir sesle.

Baybora yarı şaşkın bir ifadeyle Ecmel'e döndü ve genç kızı hayatında ilk kez görüyormuş gibi baktı. Öyle ki Ecmel, oğlanın bakışından dolayı utanıp gözlerini kaçırdı.

Ecmel, Baybora'nın haklı olduğunu biliyordu ama Baybora da bilmeliydi ki Ecmel de haklıydı. Aynı anda hem Baybora'yı hem de Akça'yı koruyup kollamanın bir yolu olmalıydı ki genç kızın aklına gelen ilk şey iki Bozkurt'un bu cadıya saldırmasıydı.

"Zaten tek kişi." dedi, Baybora. "Yaşlı da."

Ecmel gülümsedi. Baybora da aynı şekilde karşılık verdi.

Cadı, istediğini nezaketle alamayacağını anlayınca elini geri indirdi ve kollarını iki yana açtı. Bu bir davetti. İlk saldırı hakkını Ecmel ve Baybora'ya veriyordu.

Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]Där berättelser lever. Upptäck nu