6. Bölüm 'Rüya'

2.4K 261 33
                                    

Selamlar,

Nasılsınız? Bugün az biraz acelem var. O yüzden çok uzun bir bölümle karşınıza çıkamadım ama ilginç olacağını umduğum bir bölüm oldu. İnşallah beğenirsiniz. :)

________

Akça

"Seni bir İlluyanka olarak kurban edecegiz. Vaktinde bizim atalarimizin da yaptigi gibi."

Akça, Ariel ve Lazar'ın tiz ve sinir bozucu bir kahkahasını duydu. Daha sonra ikizleri gördü. Sunağın yanında, ellerinde gümüş hançerleri vardı. Üzerlerinde de o gün giydikleri antik dönem Yunan elbiseleri... Lakin çok farklı görünüyorlardı. O güzel yüzleri artık yol olmuştu. Lazar'ın gözlerinden, burnundan ve ağzından kanlar gelmiş, yüzü ise porselen gibi çatlamıştı. Ariel'in ise gözlerinden aşağı simsiyah bir şey akmıştı ve her yerinde kan vardı. İkisinin de derisi çürümeye yüz tutmuş görünüyordu ve dahası öyle kokuyorlardı. İkizler, sunakta yatan Akça'ya eğildi.

"Sen de tanrısın degil mi? Şu an zayif ama izin verildiginde güclenip tüm cocuklarini yiyecek olan bir ejderha tanrı? Apollon, Artemis, Ra, Ba ve daha nicelerine denk hatta daha güclü titan kani. Titan efsanesini bilirsin degil mi?"

Bir anda Akça'nın zihninde kendisine ait olmayan anılar canlanmaya başladı. Yer altında üç Yunanlı, bir başka Yunanlı gibi görünen ama diğerlerinden daha iri yapılı ve güçlü görünen adama saldırıyor ve onu parçalara ayırıyordu. Daha sonra beyazlar içinde görünen bir kadına yöneldiler ve onu zincire vurup, beraberinde götürdüler.

Sonra görüntüler tekrar değişti ve o gün ki güne geri döndü. Bu sefer Akça yarı felç olmuş bir şekilde yerde yatıyordu ve Ariel, yine aynı şekilde üzerine çıkmış, hançeri havaya kaldırıyordu.

"Biz her zaman kazaniriz!" dedi Ariel. "Merak etme, sözümü tutacagim ve tüm sevdiklerinin pesinde dusecegim."

Ve Ariel hançerini indirdi.

Ak Bozkurt, korkunç bir öfkeyle uyandı ve kükremesi evin içini doldurup, camları titretti. Kurt dişleri ağzında büyümüş, gözleri beyaza dönmüştü. Uzamış kurt tırnakları, yatağı delip geçiyordu. Öfke, hissettiği tek şey değildi, kan da istiyordu. Şu an kimin kanı olacağının da önemi yoktu. Öfkesinin dinmesini sağlasın yeterdi. Belki de Apollon Cadı Meclisinin peşine düşmeliydi? Söz vermişti. Ariel'e bir daha sevdiklerini tehdit ederse onları öldüreceğini söylemişti. Al Bozkurt şu an bunu istiyordu. Her birini öldürmek, parçalamak ve yeryüzünden silip atmak.

Pars endişeyle odaya girdi. Akça'nın dönüşmüş halini görünce bir an duraksadı ve durumu tahlil etmeye çalıştı. Kurdun gözlerini görünce anladı. Anladı çünkü çok kez kendi gözlerinde de beliren bir açlıktı; ölüm, kan ve vahşet.

"Akça?" dedi, yumuşak bir şekilde. "Kötü bir düş mü gördün?"

Pars yavaşça karısına yaklaştı, temkinli davranmaya özen gösteriyordu zira neyle burun buruna gelebileceğini biliyordu. İlk kez dönüştüğünde kendisinin başına da birkaç kez gelmişti. Ailesinin ölümü ve benzeri sebeplerden gördüğü kötü düşler yüzünden dönüşmüş ve öfkesini dışa vurmuş bir şekilde uyanıyordu. Karısı da benzer bir şey yaşıyordu. Genelde iyeler arasında olabilen şeylerdi. Kendisine gelmesi ve rüya'da olmadığını anlaması gerekiyordu. "Akça? Beni duyuyor musun?"

Ak Bozkurt hırlayarak karşılık verdi. Öfkeli bakışlarını Pars'ın üzerine sabitledi. Dişlerini tehditkar bir şekilde gösterdi.

Pars durdu, karısının gözlerinin derinliklerine indi ve orada bir şey bulamadı; tanıdık bir şey yoktu. Anlamıştı ki şu an Akça burada değildi. Tüm hakimiyet Ak Bozkurt'a geçmişti. Pars yanılmıştı, bu durum daha önce başına gelmemişti. Pars asla hakimiyetini kaybetmemişti.

Akça tüm bu olanları dışarıdan izliyormuş gibi hissediyordu. Pars'ı duyuyor, zihninden ona cevap veriyor ama Ak Bozkurt, emirlerini yerine getirip, sözlerini dışa vurmuyordu. Veyahut o da mı Akça'yı duymuyordu? Sanki kurt ile arasında bir bağ yokmuş gibiydi. Oysa ilk zamanlar bu bağı hissederdi, şimdi hiçbir şey yoktu.

Kurt, vahşi bir içgüdü ile hareket ediyordu ve Ak Bozkurt, şu an Pars'a bile saldırabilecek durumdaydı. Zira Pars'ı yabancı biri gibi görüyordu. Sanki onu daha önce görmemiş, tanımamıştı. Akça korkuyordu. Ya kocasına zarar verirse? Ya onu öldürürse?

Pars elini uzatınca Ak Bozkurt öfkeyle hırlayıp pençesini Pars'ın eline indirdi.

Genç adam hızla geri çekildi ve eline baktı, yarası kanıyordu. Sadece birkaç saniye yarasına baktı ve sonra gülmeye başladı. "Sanki nankör kedim tarafından tırmalanmış gibi hissediyorum." dedi. Ardından Pars da içindeki Kara Bozkurt'u serbest bıraktı.

Kara Bozkurt da dişleri ve pençeleriyle aynı Ak Bozkurt gibi görünüyordu ama gözleri farklıydı. Kara Bozkurt, evrenin küçük halini gözlerinde saklıyormuş gibi görünüyordu. Büyüleyiciydi.

Yavaşça Ak Bozkurt'a yaklaştı. Hafifçe hırladı. Amacı tehdit etmek değil, uslu durması için uyarıydı.

Ak Bozkurt yavaşça Kara Bozkurt'a yanaştı ve ikisinin burunları birbirine değdi. Şimdi iki Bozkurt bağ kuruyor gibiydi. Birkaç dakika sonra Ak Bozkurt mırıltı çıkartarak burnunu Pars'ın yanağına dokundurdu ve kokladı; elini eşinin eline koyup, sıktı.

Kara Bozkurt tebessümle Ak Bozkurt'u belinden tutup, nazikçe, kendine çekti. Önce kendisi yatağın başına yaslandı sonra eşini göğsüne yasladı ve sıkıca sarılıp, başından öptü. Ak Bozkurt sakinleşmiş ve huzur dolmuş bir şekilde gülümsedi ve eşinin sarılmasına karşılık verdi.

Pars, daha önce birbirlerinin kurtları ile zaman geçirmediğini hatırlayınca kendine hayıflandı. Bu şekilde daha hoş hissediyordu. Sonuçta en doğal halleriyleydiler.

Kurt sakinleşince Akça da yavaşça hakimiyeti eline almayı başardı ve kurdu içine geri hapsetti. Uykudan uyanmış hissediyordu. Başını yavaşça kocasının göğsünden kaldırdı.

"Özür dilerim." dedi, mahçup bir şekilde.

"Ne için? " dedi Pars, gülümseyerek. "Arada karı koca kavgası iyidir, diye duydum." Elini kaldırıp, kapanmaya başlayan yarasını gösterdi. "Elbette bizim türün en hafif kavgası bile böyle kanlı olabiliyor." Pars, karısını keyiflendiremediğini görünce iç çekti. "Söyle bana sevdiğim, neden endişe ediyorsun?"

Akça sırtını dikleştirdi, kocasının gözlerinin içine baktı. Söyleyip söylememekte kararsızdı ama korkularını daha fazla saklamanın da manası var mıydı? Pars bilse ne olacaktı ki? Dalga mı geçecekti? Azarlayacak mıydı? Böyle yapmazdı.

"Kurdumdan korkuyorum."

Pars kaşlarını çattı. "Neden?"

"Ne zaman ortaya çıksa tüm hakimiyet benden ziyade onda oluyor. Sana zarar bile verdim."

Pars bir süre düşündü. "Bütün sorun belki de budur? Ondan korkman?"

"Ondan korkuyorum çünkü hakimiyeti benden alıyor." diye tekrarladı, Akça.

"Daha önce bugün ki gibi hakimiyetini kaybettiğini görmedim. Elbette ki içindeki iye daha baskın bir güç sergileyecek. Senin işin onu kabullenip, benimsemek. Ondan korktukça uzaklaştırdın." Pars gülümsedi. "En yabani canlı bile sevgiyle ve benimsemeyle evcilleşir. Kurdunu sev ve benimse."

Akça başını salladı. "Deneyeceğim."

Pars, karısının omuzlarını tuttu. "Deneme, yap. Denemek, kendine güveni olmayanların işidir."

Akça, "Benim de yok." dedi, dudaklarını büzüştürerek.

"Olacak." dedi Pars, Akça'nın dudaklarını tutup öperek.


Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]Where stories live. Discover now