16. Bölüm 'Tatil'

2.4K 266 63
                                    

Selamünaleyküm,

İşte malum beklenen bölümlerden biri... :P Beğenirsiniz inşallah. Öptüm.

Bu arada Hollanda'nın Türk elçi ve bakanımıza yaptığı densizliği buradan kınıyorum. 48 bin kişilik askerin olduğu; 400 bine yakın Türk'ün yaşadığı bir ülke sınırlarını aşmamalı. Kimsin olum sen? Salarız Bozkurtları ha :D

______


Araba, Rixos President Astana otelinin önünde durdu. Giriş kapısı bile Türk saraylarına benziyordu. Balaban çevik bir hareketle arabadan indi ve bagajı açarak üç valizi de indirdi. Joon'un olduğu valizi indirirken ağırlığı karşısında kaşlarını çattı. Akça ve Pars arabadan inerken, "Hayırdır, bu valize ceset mi koydunuz?" diye sordu.

Pars manidar bir şekilde gülümsedi ve Akça kahkahaya boğulmamak için kendini zor tuttu. İlginç bir şekilde Balaban amcası unutmuşa benziyordu.

Otel görevlisi gelip valizleri içeri taşırken, vale de arabayı aldı. Böylece üçü birden resepsiyona girdi. Girişte geleneksek Kazak kıyafetleri giymiş bir erkek ve kadın onları karşıladı. Balaban çoktan giriş kayıtlarını yapmıştı, elbette sahte kimlikleriyle. Resepsiyondan anahtarlarını aldıktan sonra görevli, onlara odalarına kadar eşlik etti.

Odalarına girer girmez Akça, hayranlıkla çevredeki ayrıntıları incelemeye başladı. Amcası Royal Suite'de kaldıklarını söylemişti. Otelin geri kalanı gibi burası da oldukça lükstü. Her şeyin en kalitesini kullanmışlardı ve gerçekten de burada kalan kişi kendini bir hanedan üyesi gibi düşünebilirdi, zira tam da onlara yaraşır bir odaydı.

"İnanamıyorum!" dedi, Akça. "Tek bir oda, bir salon, bir oturma odası, bir çalışma odası ve yemek salonu var. Hatta giyinme odası dahi var."

"Muazzam değil mi?" dedi, Balaban. "Bol seyahat ederim ve doğal olarak en iyi yerde kalmak gibi bir huyum var. yolculuklar zaten yorucu, bari dinlenme yerim rahat olsun."

Akça sırıtıp tekrar odayı gezmeye döndü.

"Sahi sen ülke ülke gezip ne yapıyorsun?" dedi, Pars.

"Turgut sana söylemedi mi?"

"Söylemesi mi lazımdı?"

"Senin aramıza soktuğun casusun gibi bir şeydi, söylemiştir diye düşündüm."

Pars'ın yüzü hafiften gerilmeye başladı. "Casusum değil, koruyucumdu. Hani babanın ve ağabeyinin beni öldürmek için gönderdiği adamlarının ailemi katletmesinden sonra kendine edindiği vicdan vazifesi."

Balaban sinirli bir tebessümle Pars'a baktı. "Ah, evet. Yalnız son hatırladığımda artık koruyucun olmasına gerek yoktu. Bunu babamı öldürmenden anlıyoruz."

"Ah, evet; beni ve yeğeninin öldürmek için harekete geçtikten sonra aldığım şu kararı diyorsun."

Akça tekrar içeri girdiğinde aşırı gergin ortamı anında fark etti. Pars ve Balaban birbirine o kadar yakın duruyordu ki yüzlerinin en ince ayrıntısına kadar gördüklerinden emindi. Lakin genç kadının korktuğu asıl şey bir anda birbirlerine kafa atmaya başlama olasılığıydı. Bir yanı bunu hayal edince komik bulmuş olacak ki içinde gülmek gelmişti ama diğer yanı bunu korkutucu bulmuştu. Zaten babası ile Pars'ın arasının asla düzelmeyeceğini biliyordu. Bu işe bir de Balaban amcası girerse durumu daha zor olurdu.

"Hey!" dedi, Akça. "Tek bir yatak odası var."

Bir an önce dikkat çekip, konuyu değiştirmek en iyisiydi. Aslında buraya dönerken gerçekten de aklında söylenmek vardı.

Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin