35. Bölüm 'Torun'

2.4K 237 26
                                    

Selamlar,

Yeni bölümü bırakıp hemen kaçıyorum.

İnşallah beğenirsiniz. Planlar kuruluyor, tertipler masaya yatırılıyor. Yavaş yavaş... :P

________


"Gerçekten o isimleri koyacağımıza inanıyorlar mı?"

Genç adam gülümsedi ama yorumda bulunmadı. Uzun ince koridor boyunca sessizce yürümeyi sürdürdüler.

Akça, revir ziyaretinden sonra ailesine bebeğin ilk resmini ve videosunu göstermişti. Arkadaşları dahil her biri kendinden geçmiş, üstüne bir anda bebeğe isim koyma yarışına girişmişlerdi. Her kafadan bir ses çıkmış, kendi önerilerini sunmuştu. Aslında öneriden ziyade neredeyse baskı yaptıkları bile söylenebilirdi.

Annesi ve teyzesi şu an dahi hatırlayamadığı garip birkaç isim söylemişti. Amcası Balaban, Börü isminde kararlıydı. Sonuçta oğlan bir Bozkurt idi. Günden suratını buruşturmuş, "Bari Albörü koyalım da tam olsun. Bebeğin kim olduğunu bilmeyen varsa da bilir." demişti. Amcası ve teyzesi tartışmaya tutulurken babası da torununa Bürküt ismini vermek istemişti.

Pars kulağına, "Berkut isminin farklı bir söyleniş şekli. Ona kendi ismini vermek istiyor." demişti. Elbette Akça -her ne kadar babasını çok sevse bile- buna hoş gözle bakmamıştı. Ayrıca Bürküt, biraz dişi havası veriyordu.

Baybora daha cesur davranıp, doğrudan kendi isminin koyulmasını resmen talep etmişti! Bu ailenin erkekleri söz konusu kendileri olunca oldukça kibirliydi.

Neden önerdikleri isimler hep B ile başlıyordu? Babası, amcası ve kardeşi bir ağız olup, "Aile geleneği!" demişti. Kızların isimleri de A ile başlıyordu. Kendi ismi bile. Garip şekilde bir tek Pars'ın baş harfi, ailede hiç kimse ile uyumlu değildi. Garip bir şekilde bu gerçek, Akça'yı rahatsız etmiş hatta hüzünlendirmişti. Bu yüzden ilk başlarda geleneği devam ettirme fikri gözüne cazip gelse de Pars için fikir değiştirmiş, herkese açıkça bebeğin ismini, babasının koyacağını söylemişti. Tabii olarak kendisinden geçen bir onayla beraber.

Elbette bu durum ailedeki kimsenin hoşuna gitmemişti. Fakat Akça'nın hiç umurunda değildi. Onlar kendi çocuklarına istedikleri isimi koyabilirlerdi ki koymuşlardı; Akça ve Pars da kendi isimlerini seçecekti. Ailelerin çocuk isimlerinini seçimine burun sokmasından haz etmiyordu. Hele ki bir de dede ve ninenin ismini koymak zorunda bırakmalarına ayrı bir ayar oluyordu.

"Ya sen? Şimdiden isim düşünmeye başladın mı?"

"Emin değilim." dedi, Pars. "Ailem bana Pars ismini koymuş, lakabım bile Vaşak. Sence benzer bir mantıkla mı ilerlesem?"

"Hmm, o zaman amcamın önerisi üzerinde durman gerekir."

Pars yüzünü buruşturdu. "B geleneği ve sinirime her saniye dokunan amcanın önerisini kabul edip, kibrini şişirmek mi? Hayır, sanmıyorum."

Akça yalandan yüzünü astı. "Amcamın takılmaları insanı gıcık edebilir ama özünde iyi niyetli davranıyor. Baybora da öyle, biliyorsun... Dur bir dakika, o zaman sen Baybora'ya da gıcık kapıyorsun."

"Bilemiyorum, revirdeki yaklaşımı sonrası kalbim biraz ısınır gibi oldu."

Akça güldü. "Biz nereye gidiyoruz? Öylece binada dolanıp, bana spor mu yaptırıyorsun?"

"Spor sevdanı bildiğimden yürüyüşten daha iyi bir seçenek göremiyorum ama şu an böyle bir niyetim yok. Dışarı çıkıyoruz."

"Sebep?"

Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin