34. Bölüm 'Oğlum'

En başından başla
                                    

Akça güldü. Haksız değildi. Bir insanın hayatı bir senede değişir mi diye soru sorulsa, kendi hayatını ve yaşadıklarını örnek göstermesi yeterdi. Yıllarca babasıyla beraber sessiz sedasız sıradan bir baba kız gibi yaşarken lise sonda Pars'ın ve Baybora'nın hayatına girmesiyle birlikte hayatı, 180 derece dönüşüme uğramıştı.

"Dur bir dakika." dedi, Baybora. "Hekime gittin mi? Böyle durumlarda sürekli hekim denetiminde olman gerektiğini duydum. Son birkaç günde yaşadıklarını düşünürsek bir görünsen iyi olur."

Akça dudaklarını bastırdı. Bu daha önce hiç aklına gelmemişti. Yani aslında gelmişti ama o zaman hekim bulma gibi bir imkanı yoktu ama şimdi öyle değildi. Elinin altında bir revir ve bir sürü hekim vardı.

"İlk seferinde hekim bir şey demedi mi? Bir görünme düzeni falan. Hem kaç aylık hamilesin?"

"Ş-şey, bilmiyorum. Aslında hiç hekime gitmedim."

"Hı? Gitmedin mi? O zaman hamile olduğunu nereden biliyorsun?"

"Avcı kız dedi, Aldacı."

"Buyur? Yani deli bir avcı, sana hamilesin dedi diye mi hamile olduğunu söyleyerek ortalıkta dolanıyorsun? Miden bulanıyor mu?"

"Hayır, bulanmıyor. Deniz Perilerinin öngörülerinden haberim var."

"Benim de var ama bu, senin hamile olduğunu göstermez. Belki bir iki ay sonrasını ön görmüşlerdir?"

Akça ofladı.

"Revire gitmişken hekime görünelim. Onaylasın. Nasıl olsa herkes hamileliğini duyduğu için görünmekte sakınca olmaz."

"Tamam." dedi Akça, pes etmiş bir sesle. Sonuçta kaç aylık olduğundan tut, sağlığına kadar her şeyi öğrenmesi gerekirdi, değil mi? Hem belki cinsiyetini de öğrenirdi? Hemen kafasını iki yana salladı. Cinsiyet tespiti için henüz çok erkendi.

Revire çıkar çıkmaz Akça, Morçi nine ve Yağaç Bey'i ziyaret etmek istemişti; zira ikisi yaşından dolayı Bengi kadar hızlı toparlanamamıştı ama Baybora, kendisinden daha heyecanlıydı. Akça'yı kolundan tuttuğu gibi bir Elf olan, doğal kızıl saçlı bir kadın hekimin yanına götürdü.

Kadın, orta yaşlarda, ela gözlü ve yüzü hafif çilli olan biriydi. Burnu da azcık büyük ve kemerliydi. Akça'nın bu kadının Karadenizli olduğunu anlaması için daha fazla kanıta ihtiyacı yoktu.

"Merhaba." dedi, yumuşak sesiyle. "Rahatsızlığınız nedir?"

Akça, kadının sesinin hipnoz edici olduğunu düşündü. Oturup saatlerce dinler ve bir an bile sıkılmaz, her anından zevk alırdı. Kadının sesi, bir nevi saçını okşatmak gibi bir his veriyordu. Belki de içine bir Siren kaçmıştır? Genelde böyle hipnotik seslere onlar sahipti.

"Bebeğimin sağlık durumunu öğrenmek istiyordum." dedi Akça, şüpheli bir sesle. Burası hastane değil bir revirdi. Bu yüzden gerekli teçhizatların hepsine vakıf olduğundan şüpheliydi.

"Aslında kesinkes hamile mi, onu öğrenmek istiyoruz."

Akça ters bir şekilde baksa da Baybora umursamadı. Akça biliyordu ki hamileydi, emindi ama Baybora işi sağlama bağlamak istiyordu.

Bebek lafını duyar duymaz kadının yüzü aydınlandı. "Elbette, lütfen muayene odasına geçelim. Buradan."

Kadın, Akça ve Baybora'yı hemen yan kapıdan geçirip ilk girdikleri odadan daha büyük bir odaya soktu. Sedye başta olmak üzere gerekli, standart tüm malzemeler vardı. Akça, göz ucuyla bir ultrason cihazı görünce şaşırdı.

Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin