Dış kapının kapanma sesinden sonra bende montunu giyinmiş İbo'ma gülümsedim ve merdivenlerden inerken onu takip ettim.

Daha önce sorma fırsatım olmamıştı ama fırsat bu fırsat diyerek kaşındaki yarayı sordum.

"Kaşına ne oldu?"

"Iıııı... Bilirsin işte kötü adamları yakalarken bazen böyle sorunlar olur. İyi adamlar da yaralanabilirler."

Ağzımdan küçük bir alay etme kıkırtısı kaçtı. Tek kaşımı hesap sorar biçimde kaldırdım.

"Hey! Bakma bana öyle! O kaş insin lütfen! Tamam pekala anlatıyorum.Geçen biri çatışmada bana silah çekti. Yaklaşma bak çok kötü olur dedi yaklaşırsam ne olur dedim. Seni öldürürüm dedi. Bende o sinirle kafayı bir koymuşum. Iıhmm... Yani bana öyle dövecek gibi bakmasan daha iyiydi ama neyse. "

"İnanamıyorum sana ya! Cidden inanamıyorum! Nasıl böyle dikkatsiz olabilirsin! Ya sana bir şey olsaydı. Ya o silahı ateşleseydi biraz daha dikkatli olmalısın! Bir de bana dövecekmişsin gibi bakma diyorsun! Ne yaparım biliyor musun? Seni gerçekten Döverim! Anladın mı? Döverim! Bak bana bak gülüyor bir de ya! "

Arka bahçedeye gidene kadar benim sinirlerimi bozmayı başaran sevgili İbo'mu dövmeyi düşündüm. Pekala bu biraz imkansız gelebilir çünkü hem boy olarak uzun hemde baya bir iri.

"Kızım güldürme beni ya sen mi beni dövebileceksin?"

İbo'nun arabanın kapısını açması ile bende ön koltukta sürücü koltuğunun yerini aldım.

"Vay, Vay,Vay! Araban güzelmiş. Ayrıca olayları çarpıtma konumuz benim seni dövebilmem ya da dövememem değil.Konumuz senin dikkatsiz davranman! "

"Teşekkürler. Pekala daha fazla uzatmayalım o zaman senin çenenle başa çıkamam ben. Hem görmeyeli daha da fazla açılmış çenen. Bundan sonra daha dikkatli olurum olur biter. Tamam mı?"

Tamam mı derken şirin şirin sırıtmasını görene kadar ciddi olduğunu zannetmiştim ama değilmiş.

"Sensin be çenesi düşük. Bu yaşa gelmişiz hala sayende çocuk gibi didişiyoruz. Ben anlamam bana söz vermeni istiyorum. "

Mahallenin ara sokaklarından geçerken hâlen daha didişmeye devam ediyordum. Çok..çok özlemişim.

"Tamam. Tamam Söz."

Gülümseyerek önüme döndüm.Mahallenin çıkışına giderken araba ani fren ile durdu.

**

Nefes alamıyordum. Nefes almayı unuttum. Nefes neydi ya? Hah tamam Esmeray sakin ol! Kaza yapmadınız! Kendimi sakinleştirdikten sonra karşımda ki görüntüye odaklandım. Doğru mu gördüm? Ne olur yanlış olsun! Henüz hazır değilim! Kardeşimle yüzleşmeye daha hazır değilim!

Acı çekiyordum. İçimdeki aile özlemi hiç bitmeyecek. Ben küçük bir kız çocuğuyken herşey daha kolaydı. Acı benim için sadece yere düştüğümde ellerimin ve dizlerimin kanamasıydı. Anneme sığınırdım o zamanlar. Anne! Baba diye ağlamak daha kolay gelirdi. İnsan büyüyünce acısının geçeceğini düşünür. Kanamanın duracağını. Çünkü büyüyünce yere düşmezdin tek başına çok daha iyi koşabilirdin. Ama öyle olmadı. Büyüyünce uçurumun kenarında koşmaya başladım. Düştüm de, daha doğrusu uçurumdan yere çakıldım. Her yerim kan revan içinde. En kötüsüde bu sefer kalbim acıyor.Yüreğim parça parça. Ayağa kalkamıyorum....

Karşı sokakta arabanın içinden bana bakan kişi benim öz kardeşim. Uzamış, büyümüş gözlerindeki ışıltı gitmiş. Beni görünce nefrete bulandı gözleri.

Derin bir nefes alıp fısıldıyorum İbo'ya.

"İbo gi-gidelim lütfen. "

Arabanın harekete geçmesiyle İbo'ma samimiyetten uzak bir gülüş gönderdi sonra arabasını çalıştırıp uzaklaştı bizden.

Sessizlik bu sıralar en çok uzak durmam gereken bir durumdu ama ben nasıl oluyorsa sürekli sessiz ortamlarda bulunuyorum. Bu bana savaştan sonra kaybeden tarafta oluşan bir yıkımı hatırlattı. Bu sessizlik de nerede hata yaptığımı sorgulattı bana. Düşencelerimi karman çorman yaptı. Oysaki buraya kadar gelmişken mantıklı davranmam gerekiyordu.

"Sessizsin Esmer! -nefes alıp devam etti- Bak bu kadar şey yaşadıktan sonra bu kadar acıya rağmen yüzleşmeye geldin. Ne olursa olsun artık seni yalnız bırakmayacağım. Sessiz olma be kızım! Ben her zaman neşeli olan kızı istiyorum yanımda. Hem artık üçüzlerin de var onlar için."

"Canavarlar"

"Ne?"

"Üçüzlere ben canavarlar diyorum. Hey! Bana öyle bakma! Onlarla tanışınca ne demek istediğimi anlarsın tamam mı?"

Otuz iki diş sırıtırken bir yandan da karnını tutuyordu.

"Bir insan neden çocuklarına canavar der ki? Gerçekten seni hiçbir zaman tam olarak çözemiyeceğim. "

"O da bana kalsın."

"Pekala hadi bakalım! O zaman canavarlarla tanışmaya gidelim."

**

Eve gelene kadar canavarlarımdan bahsetmek biraz da olsa neşemi yerine getirdi. İbo'm sürekli onlarla ilgili soru sorarak düşüncelerimde kaybolmamı engelledi.

"Henüz bir bakıcı bulamadığım için hem sabah olan eğitime hemde öğleden sonraki eğitime devam etmek zorunda kalıyorlar. Bir an önce bakıcı bulmam gerekiyor. "

Kapıyı açıp arabadan atlarken bahçenin dışındaki araba dikkatimi çekti.

"Ben hallederim onu sen merak etme."

Bahçeye doğru hızlı adımlarla ilerlerken kimin gelebileceğini tahmin etmeye çalışıyordum.

Kapıyı açıp ayakkabılarımı çıkardım ve İpek'in evde çocuklarla birlikte olduğunu bildiğim için ev halkına doğru seslendim.

"İpek?"

"Buradayız!"

Holü geçip salona adım attım. Karşımda ise Duhan'ı bulmayı beklemiyordum.

"Duhan Bey?!"

**

Merhaba arkadaşlar bölüm biraz gecikti kusura bakmayın lütfen. Uzun sürdü ama güzel bir bölüm oldu diye düşünüyorum.

İbo'yu sevmiştirsiniz umarım.

Ve son olarak oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Hikâye instagram: huysuzkartanesi

Hoşçakalın..

Minik Kalpler Senfonisi  •TAMAMLANDI•Where stories live. Discover now