Uzattığı koluna girdim. "Peki ya ölüm? O yalnızlık ile gerçekleşir. Öldüğümde benimle gömülmeyeceksin ya." dedim gülerek ama Mert'in bedeni kaskatı olmuştu.

"Sen öldüğünde, ben de ölmüş olacağım. Yani seninle gömülmüş olacağım." dedi gözlerimin içine bakarak.

O gözlerde kaybolmak istedim. Gülümsedim ona. O güzel gözlerine, sözlerine gülümsedim.

"Bunları konuşmayalım." dedi aniden ve göz kırptı.

"Tamam." dedim usulca. Yavaşça şölen masasına ilerledik. Herkesin gözü üzerimizdeydi. Beni kocaman taht gibi sandalyeye oturttu ve yanıma geçti.

Kral'ın sandalyesi olan sandalyeye oturdu o da ama masada bir gariplik vardı. Önemsemedim ve Copral'a döndüm.

"Hoşgeldiniz. Nasılsınız?" diye sordum gülümseyerek.

"Hoşbulduk majesteleri. Iyiyim. Siz nasılsınız?" diye sordu Copral gülümseyerek. Yanında güzel kahverengi saçlı, yeşil gözlü bir bayan oturuyordu.

"Iyiyim. Ne olsun işte." dedim gülümseyerek.

"Sizi eşim ile tanıştırayım. Tabi tanışmıştınız ama bu hali ile onu görmediniz." dedi gülümseyerek.

"Tanıştığıma memnun oldum." dedim gülümseyerek.

Kadın hızla ayağa kalkıp bana sarıldı ve, "Size ne kadar teşekkür etsem azdır Majesteleri. Oğlumu kurtardınız. Kimse başaramamışken siz başardınız. Sanırım size neden mucizevi Kraliçe dediklerini şimdi daha iyi anladım." dedi kadın gülümseyerek.

"Yok canım. Ben sadece bilgimi kullandım." dedim sakince.

"Siz öyle diyorsanız. Bu arada oğlum Aron." dedi kadın ve arkasına saklanmış olan -benim fark etmediğim- küçük çocuk ortaya çıktı.

O anda bedenimde garip bu değişim yaşandı. Masal geldi aniden. Iyi ki elbisem esnekti ve iyi ki ben dar giyinmemiştim. Çocuk utana sıkıla reverans yaptı.

Yavaşça eğildim ve çocuğun yüzünü yerden kaldırdım. "Benden utanmana gerek yok Aron." dedim gülümseyerek.

Çocuğa baktığımda nedense aniden ona karşı garip duygular besledim. Onu alıp göğsümde saklamak istedim. O kadar güzel ve masum bakıyordu ki bana. O yemyeşil gözleri ile. Kahverengi kısa saçları vardı. Üzerinde şık bir takım vardı ve sanırım benim krallığıma uymak için mor bir mendil koymuştu o da cebine.

"Benim yüzümden ölüm ile tehdit edildiğiniz için utanıyorum." dedi ve başını eğdi çocuk hemen.

Bu ne masumluktu? Bu ne tatlılıktı? Hızla onu tutup göğsüme çektim. Mert hızla öksürmeye başladı ama onu umursamadım.

"Şöyle yapalım mı? Sen benimle iyi arkadaş ol ben de olanları unutayım. Herkese de unutturayım." diye fısıldadım küçük adamın kulağına.

Başını salladı. Gülümsedim ve yanaklarını öpüp sıktım çocuğun. O kadar tatlıydı ki. Yavaşça ayağa kalktım ve sandalyeme oturup onu kucağıma aldım. Ama Mert hemen uzanıp kucağımdan aldı çocuğu.

Ona sinirle baktığımı görünce, "Size zarar vermesin diye." dedi ve çocuğa dönüp, "Ben Mert." dedi gülümseyerek.

"Ben de Aron." dedi bana bakıp gururla. "Ejderha Kraliçe'nin yakın bir arkadaşıyım." dedi göğsünü kabartarak. O kadar tatlı görünüyordu ki, ısırmak geliyordu içimden. Ben isteğimi yapamadan, "Birileri yerime yine göz koymuş." dedi Can hemen dibimizde biterek.

"Siz de kimsiniz?" diye sordu Aron merakla.

"Ben Can. Miray'ın en yakın arkadaşıyım." dedi ve elini uzattı Can.

Ejderha Kız 4; Kan KehanetleriWhere stories live. Discover now