-3-

1.5K 137 32
                                    


Geçmiş zamandan bir kesit...

"Xiaohan! Xiaohan!"

Luhan, yüzünü parmakları arasından kayıp giden su ile temizledi.
Ağlamak bir işe yaramayacaktı.

"Ona karşı bir şey hissetmediğini söylemiştin."

Amcası söylerken o yeniden avucunun içinde topladığı suyu yüzüne çarpmakla meşguldü. Parmaklarını yavaşça tenine değdirdi. Derin nefesler alıyordu.

Onun için suyu döken hizmetkar diğer elindeki temiz havluyu uzattığında Luhan havluyu eline alıp hala damlalar yüzünden akıp giderken amcası Tu Yang'a döndü.

Xiaohan biliyordu ya bu çocuktan başkaları da olacaktı ve hakettiği konumu elde etmek için bunu yapmak zorundaydı. Kalbi hırsla
'Yapma! Onu seviyorsun!' dese de kendi için onu feda etmeliydi.

Elindeki havluyu yüzüne sürerken dudaklarını ısırdı.
"Hiç süphen olmasın, yapacağım."

Orta yaşlı adam gülümsediğinde Luhan onun uzun sakallarına bakmıştı.

"Sen çocuğun işini halledince askerler de köşkü tarayacaklar. Unutma, görülmemen lazım!"

Genç adam ıslak havluyu yüzünden çekip elleri arasına aldı. Bir kaç kez gözlerini kırpıştırdı. Elleri titriyor, içinden ağlamak geliyordu. Son zamanlarda doğru düzgün bir lokma bile sokmamıştı ağzına.

Nasıl bu kadar iğrenç bir insan haline gelebilmişti? On yedi yaşındaydı ve korkuyordu.
Sessiz kalıp derin nefesler almaya başladı. Amcası kolunu kaldırıp omzuna dokunduğunda gözlerini bir anlığına yerden kaldırıp ona baktı.

"Oh Xiaohan! Benim yeğenim, sen ülkemize gelen en önemli savaşçılardan bile değerlisin. Her şey bittiğinde hakettiğin varislik konumunu elde edeceksin. Onlardan intikamını alabilmene çok az kaldı. Unutma bu çocuktan başkaları da olacak! Öldürmemiz gereken başka asilzadeler de var. Şimdi dikkatini vermek zorundasın. Ülken için, imparatorluk için!"

Luhan, hıçkırıklarını içeri akıttı ve dudaklarını yalayıp mırıldandı.
"Ülkem için."
**********

Hatırlatma
"Beni öptüğünde."

Luhan kendini toparlamaya çalıştı. O an yüzünün nasıl göründüğünü bilmiyordu ama karşısındakinin alayla gülüp geri çekilmesi hiç hoşuna gitmemişti.
Korkmuş, şaşkın, heyecanlı...

Aralarındaki mesafe açıldığında kaşlarını çattı ve sitem dolu bir ifade ile söyledi, ama ne yazık ki uzun olan da onunla tam aynı anda kısık sesiyle konuşmuştu.

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun !"
"Kimsin sen?"

Karanlık gecede bir sessizlik oluştu. İkisi de dolaylı yoldan da olsa aynı şeyi sormuştu.
Luhan basit bir asker değildi ve en büyük sırrını da bir gün önce tanıştığı bir çocuğa söyleyemezdi.

Karşısındaki genç, Luhan'ın yanında duran kanlı kılıcına uzandığında kısa olan ile arasında milimler vardı.
Luhan, nefes alamadı. Ancak o uzaklaşıp alaylı gülümsemesiyle yerden kalktığında rahat bir nefes alabilmişti.
Arkasını dönüp bir kaç adım atan gence baktı.
Az önce onu kurtarmıştı...

Hızlı kalp atışlarını görmezden gelerek yerden kalktı ve kendini seslenirken buldu.
"Bekle !"
Tok sesi onu durdurduğunda kısa olan çok kısa bir an onun kıyafetlerini inceledi. Biraz tozlanmıştı ama yine de soylu giysilere benziyordu.

OH Kingdom-Forbidden Love ➻ HunhanWhere stories live. Discover now