-5-

1.1K 105 39
                                    

*****

Sıcağın bu denli yüksek olduğu bir havada üşümek mümkün müydü? Belki... Belki de yalnızca zihnimizde oluşturduğumuz kurgulardı bizi bu denli üşüten, içimize sıkıntı veren. Bir adamın bakışı, gülümsemesi ve dokunuşları... Yüzünü okşayan sıcak nefesi... Ve genç adam da o adamın hayaliyle ısınmaya çabalıyordu. Soğuktan kızarmış yanaklarına değen sıcak nefesler gözlerine bir baygınlık hissi vererek onu mest ediyordu. Ve işte Luhan bunu düşlüyordu...

Chanyeol ile paylaştığı odasında yatağının üzerinde uzanmıştı. Genç adam sıkıntıyla nefesini dışarı verdi. Elinde tuttuğu bordo, kadife kuşak düşüncelerini karıştırıyor ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

"Eğer beni bir daha görmek istersen yarın bunu tak..."

Choi Wan, gitmeden önce demişti. Onun pembe gülümsemesinin ardına sakladığı bakışların hayaliyle gözlerini kapattı.

Her ne kadar oradan ayrılmaya gönlü el vermediyse de Luhan'ın bedeni zehire alışık olduğu için kısa bir sürede kendini toparlamış ve orada bir gece daha kalmadan saraya dönmüştü. Malum daha önce iki kez zehirlenmişti.

Velihat Prens Oh Sehun'un maiyetindeki askerlere bir hafta izin vermesi ise tamamen tesadüften ibaretti. Eğer izin verilmiş olmasaydı, Luhan bu yaralı omzu ile çalışma yapamazdı.

"Şayet bunu takarsam, ben saraydayken beni nasıl göreceksin?"

Merakla sormuştu genç adam. Cevabını almasına rağmen hala tatmin olmamıştı.

"Benim her yerde gözüm var."

Demişti Choi Wan bilmiş gülümsemesi ile.

Oturduğu odanın kapısı açıldığında aklındaki sert kaşlar ve dolgun dudaklar kayboldu.

"Xiao Luhan!"
Chanyeol neredeyse cırlamıştı. Açık yeşil ve beyaz renklerden oluşan hanboku ile bugün güzel görünüyordu. Başındaki siyah şapka, hızlı hareketlerinden dolayı biraz sağa yatmıştı. Aceleci adımlar ve çatık kaşlarla arkadaşının tam karşısına geçti.
(Kore tarihi dizilerindeki o siyah sapkayı bilmiyorum. Bilen söylerse sevinirim :) )

"Neredeydin? İki gün boyunca seni aradım!"

Biraz kızar gibi söylediğinde Luhan tekrar düşünmeye başladı.
Ne diyebilirdi ki?

"Aa, şey... Chanyeol-ah... "
Eli ensesine gitti, aklından mantıklı bahaneler üretiyordu.

"Şey..."
Okla vuruldum ve zehirlendim. Choi Wan denen bir tüccar beni evinde ağırladı...
Choi Wan düşünceleri arasından kendini belli ettiğinde kanın yanaklarına hücum ettiğini hissetti.
Neden utanıyordu?
"Biri ile miydin?"

Park Chanyeol kırmızı yanaklarını fark etmiş olsa gerek heyecanla sormuştu ve sitemli ifadesi yerini sırıtmaya bırakmıştı.
Sırıtınca sağ gözü, sol gözüne oranla biraz daha fazla kısılıyordu.

"Hayır, hayır."

Sitemle reddetti. Yeol'e anlatamazdı. Bu nedenle o an aklına gelen en uygun yalanı bir anda söylemeyi tercih etti.

"Ailem... Evet, evet, ailem Çinden geldi ve ben iki gün boyunca onlarla kaldım."

Ama Luhan'ın unuttuğu bir şey vardı, o da bir ailesinin olmadığıydı. Yeol'ün sırıtan ifadesi şaşkınlığa dönüştü.

"Oh... Bilmiyordum."
Kısa olan hafifçe tebessüm edip başını aşağı yukarı salladı.

"Bana hiç ailenden bahsetmedin."

OH Kingdom-Forbidden Love ➻ HunhanWhere stories live. Discover now