-22-

656 72 26
                                    

"Ezıcık yorum yaparsanız sizin in emek döken bu yazarınızı çok sevindirirsiniz ♡o♡"

"O velet ile Qing Shin hakkında konuşabildin mi?"
Luhan başını olumsuz anlamda salladı. Tu Yang Kral'a saatlerce dil dökmüştü, ülkesini tehdit etmişti ve sonunda da Prenses ev hapsinden çıkarılmıştı lakin köşkünde binlerce asker ile hala zorla tutuluyordu.

En azından onuru daha az zedeleniyor ve Tu Yang bir hal çaresine bakana kadar eski rahatlığıyla yaşıyordu.

Olay patlak vereli üç gün olmuştu bile çoktan.
"Bir planım var."
Kararlılıkla amcasına baktı. Orta yaşlı adam ona biraz heves biraz da ağırbaşlılıkla bakmaya başlamıştı.

"En başında..."
Cümlesini yarıda kesti, masada duran bardağı eline aldı.

"...ablamın buraya gelme sebebi neydi?"
Cümleyi bitirir bitirmez bardak ile dudaklarını birleştirdi.
Sıvı, kuruluğu biraz olsun yumuşatırken Luhan şeytanca gülüyordu.

"Bahane."
Amcası zeki bir adamdı. Evet hepsi bahaneydi.

"Senin Kore'ye gelmen için bir bahaneydi. Böylece Ağabeyim nişan yoluyla bir sürü asker ve casus gönderip gözlem yapabilecekti ayrıca senin de mantıklı bir hikayen olacaktı."

Başını bir aşağı bir yukarı sallamaya başladı Luhan. Dedikleri harfi harfine doğruydu.

"Bunu başardığıma göre daha fazla Qing Shin'in Kore'de kalmasına gerek yok."

Luhan hızlı konuştu, dediği şey matıklıydı. Hala elinde tuttuğu bardağı tekrar kırmızı dudaklarına yaklaştırdı.
Aynı anda konuşuyordu da.

"Veliaht bir plan yaptığını sanıyor. Ablama ve muhafızına iftira atarak onu buradan uzaklaştırabileceğini düşünüyor.
"
Dudaklarına değen bardakla susup son yudumu aldı. Zaten minik olan turkuaz renkli porselen bardağı masaya bırakırken onu merakla dinlemekte olan Amcasına anlattığı plana devam etmişti.

"Bırak işler onun istediği gibi olsun. İpler bizim elimizde oldukça onun planını başardığını sanması bizim işimize gelir."

Tu yang'ın tek kaşı kalktı.
"Qing Xiao Han hafife alınacak biri değilsin."

Luhan tatmin bir şekilde gülümsedi.
"Lakin, Prenses Shin gitmek zorunda kalırsa sen de gidersin."

Luhan daha da geniş gülümsedi.
"Burada kalacağım, o benim gitmeme müsaade etmeyecek."
Orta yaşlı adam o gün ilk defa dişlerini gösterecek kadar geniş gülümserken kahkaha atmaya başladı.

Mor renkli porselen bardağının içindeki melisa çayını içmesi için bekledi Luhan. Onu teşvik etmek için devamlı kendi bardağındaki suyu içiyordu.

Islak dudakları ile amcasına baktı.
Lütfen susa!
Sonunda Tu Yang bardağı aldığında onun gülen yüzüne baktı o da gülerek.

Melisa çayını yudumlarken Luhan'ın planı ona daha çok içirmekti.

Beni koruduğun gibi ben de seni koruyacağım Sehun...
********
"Üç gün oldu."
Prens sinirle baktı. Sağ elini yumruk yapmış sıkıyordu, o gün sinirden doğru düzgün bir şey yememişti.

"O çocuk neden konuşmuyor?"

Kimseye bakmıyor, öylece boş bir noktaya takılmıştı.
Kyungsoo endişeyle kuzenine baktı, onun bağıracağını bilse de susmayacaktı.

"Gerçekten de masum olduğu için konuşmuyor. Hakkını arıyor lakin...
Hyung, ona yapılan işkence çok ağır. "

Soo nefes almak için susup yutkunurken Sehun çatık kaşlarıyla ona dönmüştü.

OH Kingdom-Forbidden Love ➻ HunhanWhere stories live. Discover now