-19-

646 83 16
                                    

Geçmişten bir kesit...
Xiaohan iğrenerek yaptı bu işi. Bacaklarının üzerinde yerde dururken eli o çocuğun erkekliğindeydi. Dudakları ile onu sarıyor ve sanki zevk alıyormuşçasına ileri geri gidiyordu. Ağzının içi pislikle doluydu.
O an düşündü içinden.
Bunun için mi öldün De Nian? Bunun için mi öldürdüm seni sevgilim?

Bu yaptığı yalnızca o iğrenç adamı etkilemek içindi. Planlarına göre o adamın bunu görmesi lazımdı.
Saçlarındaki kemikli eli hissettiğinde gözlerini kapadı. Odanın dışındaki adım seslerini duyuyordu.

İleri ve geri...
Amcası söz vermişti. Bu görevden sonra Veliaht olabilecekti. Yalnızca son görevdi bu...

Çocuğun attığı zevk çığlıkları ve saçlarını sıkması, başını kendine daha çok bastırması ise sadece midesini bulandırmıştı. Genç adam o an orada öğürmemek için kendini zor tutuyordu.

Gözünü açtı ve birden o adamla göz göze gelmişti.
Hadi etkile onu!
Aralık kapıdan ikisini izleyen adamdan çekmedi bakışlarını. Ağzının içindeki sertliği biraz daha ileri sokarken normalden yavaş davrandı.

Yavaş ve cilveli şekilde onu ağzına sokuyordu. Emerek, dişlerini sürterek...
Buradan kurtulunca kesinlikle kusacaktı.
En sona geldiğinde dibine kadar ağzındaydı. Adamın yutkunduğunu gördü.

Onu yavaşça ağzından çıkarırken sol eliyle de sarmaladı ve hem ağzı hem eli senkronize bir şekilde uzunluğun ucuna doğru yavaşça kaydı.

Ağzını geri çekti ve hala o adama bakarken şiş dudaklarını yaladı.
Bu ona yeter de artardı.
O an yalnızca kusmak istiyordu.
Başı yukarı kaldırılınca orta yaşlı adamdan gözleri ayrılmak zorunda kalmıştı. Çocuk gülerek Luhan'ın dudaklarına yaklaştı, Luhan oyununa devam ederek gülümsemiş ve kendini öpmeye başlayan çocuğa karşılık vermişti.

Biraz sonra ayak sesleri gittikçe azalmaya başladı. Luhan az önce en büyük kabusunun oltasına yem atmıştı...
**********

"Şu lanet kitapta ne yazdığını söyle artık."
Sehun gözlerini devirdi. Sabahtan beri hikayenin sonunu merak etse de Jongdae zamanları olmadığını söylüyordu.

"Prens Hazretleri, sınırdaki Çin askerleri? Bunun için bir şey yapmayacak mısınız?"
Sehun bu sefer nefesini verdi. Sınırda yakalanan on Çin askeri düşündürücüydü.

Ne var ki devlet işleri onun vazifesi değildi. Asıl işi vasıfsız babası üstleniyordu. Çin'e karşı tek başına hareket etmesinin sebebi babasının eli kolu bağlı oturmasıydı.

"Bu konuyla Kral ilgileniyor. Ne haddime benim sınırdaki askerlerle ilgilenmek?"

Bu ses tonu normalden sertti. Tek isteği iki erkeğin aşkını anlatan o lanet kitabın sonunu duymaktı. Köle olan soylu olan için ölecek miydi yoksa kaçıp mutlu bir hayat mı yaşayacaklardı?

"Majesteleri Hazretleri haklılar. Onun her işle alakadar olması Kral'ın gözüne batabilir."

Genç Prens dudaklarındaki havayı balon yapıp üflemeye başladı. On yedi yaşında bir gençten ziyade on yaşında bir çocuk gibiydi.
"Bıktım şu işlerden. Beni yiyecek  dolu bir odaya atın gerisi mühim değil."

Tek istediği biraz huzurdu. Kral falan olmak istemedi bir an için.
Sehun konuyu değiştirmeyi tercih etti. Kuzenine dönerken yattığı yatakta oturur pozisyona geçmişti.

"Babam yaralandığımı biliyor mu?"
Dün akşam olmuştu. Sehun hala o çocuğun Luhan'a neden saldırdığını bilmiyordu.

Acaba Luhan neredeydi? İyi miydi? Canı yanıyor muydu?Ya biri ona yeniden saldırırsa? Ya onu bir daha göremezse?

OH Kingdom-Forbidden Love ➻ HunhanWhere stories live. Discover now