-9-

813 96 46
                                    

******İki gece önce. Luhan'dan*****

Luhan, Choi Wan ile birlikte gittikleri yerden tek başına geri dönmüştü. Uzun çocuğun onu götürdüğü yerde yeşil çimler, geniş ağaçlar, soğuk akan su ve sessizlik vardı. Genç adam inkar edemezdi ki orası huzurluydu.

Ama ne vardı ki Choi, kendisini öpmeye çalışmıştı. Eğer başını çevirmeseydi kim bilir belki de o an onun yanında çıplak bir şekilde yatıyor olurdu.

Genç çocuk uzun zamandır ne birine dokunmuş ne de biri tarafından hissedilmişti. Son zamanlarda onun yanında kalbi teklerken Choi Wan'ı arzuladığını inkar edemezdi.

Karanlık saraydaki adımlarını hızlandırdı. Soğuk ciğerlerine işliyordu. Odasına girmesine çok az kalmıştı ki birden karşısına çıkan sıfat bulunduğu yerden sıçramasına sebep oldu.

"Xiaohan!"

Orta yaşlı adamın sesini duyunca kalbi göğsünden kurtulmak için mücadele etmeye başladı. Luhan sesin geldiği yöne döndü ve orada tek başına dikilen adama baktı. Gülümsüyordu.

"Amca..."
Diye mırıldandı sessizce. Birinin onu duymasını istemezdi. Gülen surata doğru yaklaşırken etrafına bakınmaya çalışıyordu. Ne var ki saray karanlıktan da öte koyuydu.

Elçi Tu Yang'ın yanına gitti ve hafifçe başını öne eğerek ona selam verdi. Orta yaşlı adam da aynını yapmıştı.

"Bakıyorum da Prenses ile konuşmam işe yaramış. Ne zaman gelip bana malumat verecektin?"
Luhan sertçe yutkundu. Ne diyeceğini bilemiyordu. Henüz değil Oh Sehun'u etkilemek onunla karşılaşmamıştı bile.

Başını öne eğdi. Emindi ki eğer işe yaramazsa amcası onu ortadan yok ederdi. İkisi arasındaki tek şey çıkar ilişkisiydi ve Tu Yang bundan oldukça nasibini almıştı. Şimdi sıra Luhan'daydı. Eğer bu görevi başarırlarsa İmparator'un varisi olacaktı.

"Ben... Söyleyecektim."

Birden omzuna konan samimi el ile başını yerden kaldırdı. Amcası deminden beri kesmediği sıcak gülümsemesini daha da genişletmişti.

Genç adam ona şaşkınlıkla baktı. Orta yaşlı adam memnuniyetle seslice gülerken kulağındaki küpe sallanmıştı. Biraz sonra kurduğu cümle ile Luhan'ı daha da çok şaşırttı.

"Aferin, iyi iş çıkarıyorsun."
**********
Hatırlatma

Ve bir süre sonra güllerle bezenmiş yolda yürüyen askerleri gördü genç adam.
Ve o...
O, kalın zırhının altında altın misali parlayan ela gözleriyle sıcak güneşin altında cesurca adımlıyordu. Süt beyazı teni neredeyse pürüzsüz bir mücevher gibi genç adamı kendine çekiyor, Sehun bu adamın büyüsüne kapılmamak için kendini zor tutuyordu.
Ama kiraz rengi dudaklara bakarken bilmediği bir şey vardı; çoktan lanetlenmişti...

Uzun olan sonunda güzel olandan gözlerini çekebildi. Jongdae'nin sürekli etrafa bakındığını buraya gelirken fark etmişti lakin başını kaldırınca onunla göz göze gelmeyi beklemiyordu.

Yalnızca birkaç saniye vardı. Birkaç saniye sonra tam önünden geçeceklerdi ve Sehun ne yapacağını biliyordu. İki gözünü de kırpıp onaylar bir biçimde askerine baktı, Jongdae tekrar önüne dönüp giderken neredeyse üç adımlık mesafe kalmıştı.

Önce genç muhafız geçti, sonra orta boylu esmer bir muhafız. Ondan sonra çok uzun boylu, kepçe kulaklı bir asker geçmişti önünden. Güzel çocuk da geliyordu.

Sehun kendini hazırladı, çalılıklara iyice yaklaştı ve hızla onu kolundan tutup kendine çekti. Diğer eli de ses çıkarmasın diye onun ağzının üzerine kapanmıştı. Gözleri irice açılan adama baktı. Onu kolları arasına hapsedip sakinleşmesini beklerken kendi yüzünde aptal bir gülümseme vardı.

OH Kingdom-Forbidden Love ➻ HunhanWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu