24. Bölüm

1.6K 136 15
                                    

Merhaba merhaba sevgili ejderha okuyucularım. Evet bölüm çok geç bir saatte yayınlanıyor özür dilerim.ama ancak bu saate yetiştirebildim. Bu bölüm biraz geçiş bölümü gibi oldu. Can'ın duygularını tam yanisatamamis olabilirim. Onun icin özür dilerim sizden.  Çok uykum var. Ona verin bu hatamı. Neyse size iyi okumalar. Can

Akıl şaşırır bazen. Ne olduğunu kim olduğunu. Peki unutmak? Unutmak nasıldır? Her şeyi unutmak. Daha dogrusu birkaç günü unutmak. Veya aklın unutup kalbin unutmaması.

Ben unutmuştum her şeyi. Daha doğrusu birkaç günü. Uyandığımda odamdaydım ama bir tuhaflık vardı bende. Evet, her zaman tuhaftım ama bu seferki farklı bir tuhaflıktı. Yavaşça yataktan kalkıp banyoya gittim ve yüzümü yıkadım. Aynada kendime baktım bir süre. Gözlerim bomboş bakıyordu. Anlamıyordum. Yavaşça odadan çıktım ve kütüphaneye doğru yürümeye başladım.

Ben yürürken nedense herkes bana garip bir sekilde bakıyordu ve aralarında fısıldayarak konuşuyorlardı. Sinirlenmedim. Bir süre sonra kütüphaneye vardım. Hızla Miray'ın dediği gizli kapıyı bulup açtım. Yavaşça koridorda yürüdüm ve sonunda kitaplığın olduğu yere geldim.

Ne yaptığımı bilmeden yamuk duran bir kitaplığın önüne gittim. Kalbim ağrıyordu. Neden olduğunu bilmiyordum bile. Bunu düşünmemeye çalışarak araştırmama başladım.

Elime geçen her kitabı okumaya başladım. Elimde onlarca kehanet bilgisi vardı ama Miray'dan öncekiler icin. Sanki biri saklamıştı bütün bilgileri.

Okurken nedensin bir sekilde farkında olmadan başımı kaldırıp o yamuk kitaplığa bakıyordum. Sonunda dayanamayıp elimdeki kitabı bıraktım ve kitaplığı ittirip arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Hiçbir şey. O anda kalbimin sıkışması aniden durdu. Derin bir nefes aldım ve kitaplardan öğrendiğim bilgileri dışarıdaki kitaplarda karşılaştırmak icin dışarı çıktım.

Hızla elime gerekli kitapları alıp koltuğa oturdum ve incelemeye başladım.

Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama aniden kapı çaldı ve içeri Raylon girdi.

"Ekselansları. Majesteleri sizi bekliyor."  dedi resmi bir sekilde selam verdikten sonra.

"Majesteleri mi?" dedim heyecanla. Hızla ayağa kalktım.

"Evet. Sizi taht odasında bekliyor." dedi sakince. Çok resmi davranıyordu. Ama su an onunla ilgilenemezdim. Belki de beni çağıran Miray'dı. Uyanmıştı belki de.

Koşarak taht salonuna vardım. Kapının iki yanında yine muhafızlar vardı. Hızla bana selam verip kapıyı actılar. Ben içeri girince de kapattılar.

Etraf karanlıktı. Tek görülen şey duvar kenarından gelen garip ışıktı.

"Miray?" diye seslendim karanlığa doğru.

O anda garip bir kahkaha sesi duydum. Ama bu kendini zorlayarak atılan bir kahkahaydı. Daha sonra bu kahkaha ağlamaya dönüştü.

"Miray ha?" dedi karanlıktaki ses. Mert'ti bu.

O uyanmış mıydı? Bana neden haber vermemişlerdi?

"Mert? Sen ne zaman uyandın?" diye sordum merakla ona doğru yaklaşırken.

Güldü ve, "Sen de bir şey hatırlamıyorsun değil mi?" diye sordu gülerek.

"Neyi?" dedim korku ile.

"Son günleri. Uyandığım günü. Belki de daha fazlasını." dedi sakince.

Hızla yanına geldim ve o anda onu gördüm. Gözlerinin altı mosmor olmuştu. Ve elinde kocaman bir viski şişesi vardı. Sanırım uyandığından beri içiyordu.

Ejderha Kız 3; Kehanetin İzleri #Wattys2016Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz