21. Bölüm

1.4K 140 23
                                    

Selam biricik ejderha okuyucularım. Nasılsınız? Evet sizi beklettim ama yazdığım bu bölümün sizi bekletmeme kesinlikle değeceğini düşünüyorum ama siz bilirsiniz tabi ki. Neyse. Başı size garip gelecek çünkü bu sefer başta direk konuya girdim. Çünkü bana o giriş kısmını pek beğenmediğiniz söylendi veya beğenmediğiniz değil de sıkıcı bulduğunuz. Bu nedense bir de böyle yazayım dedim. Siz ne düşünüyorsunuz? Nasıl olmuş yani? Bölümü okuyunca lütfen bu değişiklik hakkında ne düşündüğünüzü yorum yapın. Bu arada bölüm 1662 kelime. Bölüm şarkısı olarak yine Hintçe bir şarkı var. Kesinlikle bölüme uyuyor. Şarkının adı Zaroort. Bu arada hala şarkı önerim yok. Bu beni üzüyor. Bu nedenle sizi protesto etmek için diğer bölüm için de bu şarkıyı kullanacağım. Neyse size iyi okumalar. Yorumlarınızı bekliyorum.

Can

Bir süredir, ne kadar olduğunu bilmediğim bir süredir onu izliyordum. Miray'ı.

Başlarda her şey aynıydı. Ona kızdım, bağırdım, daha sonra ise ondan özür dileyip, onu affettiğimi söyledim. Daha sonra ise yanına gelip saçlarını okşadım ve onun ölümünü düşünmeye başladım. O anda daha önce hiç yapmadığım bir şey yapıp konuşmaya başladım. Hem de onun ölümü hakkında. O anda içimde tuttuğum ne varsa söyledim.

"Öldüğünde bize ne olacağını düşündün mü Miray? Bana, Mert'e ve daha birçok kişiye. Ölümünü gördüğümüzde ne olacaktı? Gözümüzün önünde ölürsen o zaman ne olacak Miray? Bu travma ile nasıl yaşayacağız? Ya da ölümünü görecek miyiz? Bu soruları belki de bir tek sen cevaplayabilirsin. Hadi tamam bizi unuttun. Peki Masal? Masal'a ne olacaktı Miray? Peki Lydia?" dedim ve durdum. Gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyordu ama Miray'ın elini tutan elim donup kalmıştı. Zaman da durmuştu sanki.

O öldüğünde Masal'a ne olacaktı? Veya Masal kaç yaşında oluyordu?

Bu düşünce ile Miray'ın elini bıraktım. Miray ne düşünmüştü bu ölüm meselesini öğrendiğinde? Veya gördüğünde.

Neden gördüğünü düşünüyordum ki? Neden? Bilmiyordum ama öyleydi bu. Hızla nefes aldım. Aldığım nefes boğazıma takıldı ve öksürmeye başladım. Tek düşündüğüm Masal'ın ne zaman doğacağını öğrenmekti ama buna gerek yoktu sanırım. Eğer bu sene içinde doğarsa, 17 yaşında oluyor Masal, Miray öldüğünde. Tam da Miray'ın Mert'i, daha doğrusu Mert'in Miray'ı bulduğu yaşta. Annesini kaybetmek.

"Hem de yeni bulmuşken..." diye fısıldadı beynimden bir ses.

"Bu da ne demek?" dedim sinirle saçlarımı yolmaya çalışırken.

Sustu içimdeki ses aniden. Sustu ve bir daha konuşmadı.

O anda gözüm ne odadaki Miray'ı gördü ne de başka bir şeyi. Sinirle masanın üzerindeki içerisinde menekşeler bulunan vazoyu alıp duvara fırlattım. Daha sonra ise dengemi sağlayamadan yere düştüm.

"Bu kadarı bir insan için fazla değil mi? Önce Miray, sonra Melek, sonra Mert, sonra ise Miray'ın ölümü. Daha ne var? Daha kim ölecek? Daha kim kaybolacak? Daha kim komaya girecek?" diye bağırdım sinirle.

Gözüm Miray'a takıldı. O anda aldığım nefes içimde kaldı. Çünkü Miray'ın üzerinde cam parçaları vardı ve nasıl olduysa bu cam parçaları onu bana gözlerini açmış sinirle bakıyor gibi gösteriyordu.

Hızla oturduğum yerden kalktım ve onun yanına gidip cam parçalarını toplamaya başladım. Ellerim o kadar çok titriyordu ki camları toplayamıyordum bile.

Ejderha Kız 3; Kehanetin İzleri #Wattys2016जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें