22. Bölüm

1.3K 147 17
                                    

                  

Merhaba biricik ejderha okuyucularım. Nasılsınız? Bu bölüm bence bir harika oldu. Çünkü yazarken ağladım.  Şimdi siz diyorsunuz ki Meryem sen zaten aksiyon filminde bile ağlayan bir kızsın biz senin neyine güvenelim? Okuyun o zaman. Ve kararınızı verin. Bu arada diğer bölüm cumartesi veya pazara gelecek. Sonraki 2 hafta boyunca maalesef bölüm yazamayacağım. Belki yazarım ama 10 günlük tatilim var ve onda da biraz kendime vakit ayırmak istiyorum. Neyse. Bu bölümden sonra bir duyuru yayımlayacağım lütfen onu da okur musunuz? Bu bölümde şarkı yok. Siz seçin. Hüzünlü bir şarkı olsun lütfen.

Bu bölüm beni ve kitabımı çook seven biricik yiğenime gelsin. Zeynep iyi okumalar tatlım. Bu arada annen biraz da olsa haklı. Hep bölüm yazamam. J Bu arada  lütfen yorum yapar mısın?

Hepinize iyi okumalar. Beğenmeniz ve yorum yapmanız dileğiyle hoşçakalın. Mert

Hayatımdaki en aydınlık karanlıktaydım şu anda. Karanlıktı evet ama aydınlıktı da. Karanlığımın aydınlık olmasının nedeni ise ruhumu, Miray'ımı görmüş olmamdı.

Onun o harika yüzünü görüp ona dokunmaktı. Onun yaşadığını görüp mutlu olmaktı.

Mutlulukla nefes alıp yere uzandım. Kollarımı başımın altına koydum ve uçsuz bucaksız karanlığa baktım. Yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. O an şapşalın, aşığın önde gideniydim.

Aklıma gelen düşünce ile suratımı buruşturdum. Buradan nasıl çıkacaktım? Nasıl buradan çıkıp Miray'ı kurtaracaktım? Önce buradan, beynimden çıkmalıydım.

Hızla ayağa kalktım. Ne yapabilirdim? Nasıl çıkabilirdim? Öncelikle bana ne olduğunu düşünmeliydim. En son hatırladığım şey Miray'a gidişimdi.

Belki de o üç kız kardeşin meydan okumasında bir şeyler olmuştu. Düşünmeliydim. Belki bulursam bana ne olduğunu çözebilirdim.

Hızla aklımdan neler olduğunu geçirdim ve o anda anladım. Ellerindeki o garip renkli kılıçlar yüzünden bu halde olmalıydım.

Ben bunu anlar anlamaz o anda etrafım aydınlanmaya ve ayaklarımın altında çimenler oluşmaya başladı. Daha sonra ise üzerimde bir gökyüzü oluştu.

Ben daha ne olduğunu anlamadan belimde bir ağrı hissedip geriye doğru büküldüm.

"Acıttım mı Kral'ım? Üzgünüm." dedi aniden önümde beliren gri renkli yaratık. Çok ilkel bir görünüşü vardı. Sanki biri onu öylesine yaratmış daha sonra ise ortalığa bırakmıştı. Tek gözü vardı. Aynı tepegöz gibiydi. Elinde ise tepegözün elindekine benzeyen ama kılıç olan garip bir şey vardı.  Ağzı ise garip bir açı ile yerleştirilmişti.

Beni gözleri garip bir ifade ile parlayarak süzdü. Daha sonra elini düşünüyormuş gibi yanağına koydu daha sonra ise gülerek, "Yok ya ne üzüleceğim sana." dedi gülümseyerek.

"Sen-de-kimsin?" dedim her kelimede nefes alarak. Çünkü kesik gittikçe yakmaya başlamıştı bütün bedenimi. Nefes almam gittikçe zorlaşıyordu.

"Ben Majesteleri sizin ölümünüzüm. Bedeninizdeki zehirim. Ben bütün varlıkları zehirleyebilen tek varlığım." dedi yüzünde sinsi bir gülümseme ile.

"Sen-." dedim ama durdum. Nefes alamamaya başlamıştım.

"Ah durun bu daha başlangıç. Acı çekerek öleceksiniz Majesteleri. Merak etmeyin. Bunu sağlayacağım." dedi ve göz kırptı.

Ben ağzımı bile açamadan yere yığıldım. O anda felç geçirmeye başladığımı hissettim. Sırt üstü yere düştüm ve bütün sinirlerim gerildi. Hareket edemedim.

Ejderha Kız 3; Kehanetin İzleri #Wattys2016Where stories live. Discover now