22. BÖLÜM

39.9K 2.8K 309
                                    

Multimedia: Belinay

Son sözlerimden sonra Zei'yle beraber hıçkırarak ağlamaya başlamıştık. Zei beni tercihimden vazgeçirmek için boşuna bir çaba sarfettiğinde ona kendimden emin bir şekilde son sözümü söyleyerek hıçkırıklara boğmuştum işte.

"Damar olmadan kan yolunu bulamaz Zei."

Evet, ben kan oluyorsam Raen de benim, içinde şuursuzca dolandığım damarım oluyordu. Damara isabet eden kesici bir darbeden sonra kan yolunu şaşırıp tenlerde süzülmüyor muydu?

Belki de Raen'in hislerini hiçe sayarak böyle bir karar almıştım fakat tüm istediğim sadece Raen'i koruyup, güvenli bir şekilde hayatına devam etmesiydi. Ben yokken nasılsa öyle devam etmesini istiyordum. Bu yaptığım bencillikti, kabul ediyordum...

Ama bu konuda bencillik yapacak kadar aşıktım da!

Gözüm kapalı, kalbimle hareket ediyordum. Tereddüt etmiyor ve zerre pişmanlık duymuyordum kararımdan!

Bir yandan da bunu Zei'ye söylediğim için, artık iki kişi bildiği için rahattım da; diğeri Bludrin'di.

Ben Zei'den önce kendime gelip Zei'nin sakinleşmesi için sabırla beklemiştim. Sonunda güzel arkadaşımın hıçkırıkları acı dolu iç çekişlere dönünce güven verircesine ona doğru eğilip ellerini tutarak gülümsedim.

"Ne zaman..." Zei ne diyeceğini düşünümek için duraksayıp yüzünü acıyla buruşturarak ekledi. "...gideceksin?"

"Yakın bir zaman içinde..." Zei tekrar ağlamamam için kendini zor tutuyordu. "Risk alarak son anlarımı Raen ile geçirmek istiyorum. Onu yeni bulmuşken hemen kaybedemem."

Zei tekrar ağlamaya başladığında sakinleşememiş, geceye kadar ağlamıştı. Saatler sonra yeniden sakinleşir gibi olduğunda şuan ki durumumuza uygun olan bir dille onu, bu konuyu kimseye söylememesi için uyardım.

"Ah, Belinay! Nasıl söyleyebilirim ki? Dudaklarım şuan bir işe yarasaydı lanet hıçkırıklarımın çoğunu içime atmazdım!"

Hıçkırıklarını içine atmak mı? Saatlerdir yanımda kaçırdığı hıçkırıkların daha çoğu da mı vardı? Bu konuyla ilgili Zei'ye şaka yapmak istesem de hiç zamanı olmadığını farkedip sessiz kaldım ve ona sıcacık gülümsedim.

"Kimse beni anlayamaz Zei. Bir tek sen anlayabilirsin çünkü sende benim gibi aşıksın."

"Hayır, hayır Belinay..." diye gözyaşlarının arasından sitem etmişti.

"Evet Zei, anlıyorsun. Yalnızca kabullenemiyorsun..." Zei inatla başını iki yana salladı.

Sözlerimle onu teselli edemiyordum bu yüzden ona sarılıp, içtenlikle gülümsüyor ve koklayarak öpüyordum. Zei benim için çok kısa bir sürede kardeşim gibi olmuştu. Berna hakkında da böyle düşünmüş, yanılmıştım fakat Zei'den sonuna kadar emindim.

Sonunda Raen'in geleceğini söyleyip mahçup bir tavırla Zei'yi göndermiştim. Zei gitmeden önce son kez sarılıyormuş gibi sıkı sıkı dolamıştı ince kollarını boynuma.

"Ah, Zei... Hemen gitmiyorum." Hüzünle karışık yumuşacık bir sesle söylediğim sözler üzerine Zei beni daha sıkı sardı.

"Sen delisin! Artık sana güvenmiyorum doğanın kızı..." Gözlerimin yeniden dolmasına izin vermeden önce onu kendimden ayırıp göndermiştim. Arkamda bırakacaklarımı düşünmeksizin hareket ediyor olsam da her şey sevdiğim adamın güvenliği içindi.

Ağır adımlarla merdiveni tırmanıp odama geldiğimde Raen'in açık camdan içeri giriyor olduğunu görmemle heyecanlanıp sırıttım.

"Erkencisin sevgilim?" diye sorduğumda Raen bana yaklaşıp önümde dururken gülümsüyordu.

DRAMEN (Tamamlandı)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ