27. BÖLÜM

33.4K 2.3K 359
                                    

Ağrıyan başımı avuçlarımın içine alıp kapalı olan gözlerimi sıktım. Ağrı yavaşça kaybolurken bende gözlerimi açıp etrafıma baktım. Her şey bulanıktı ve dönüyordu. Sırtım yumuşak bir yüzeydeydi. Bulanık görüyor olsam bile kendi odamda olduğumu anlamıştım.

"Uyanıyor sanırım." Sakinliğinin altında endişe yatan ses kulaklarıma dolduğunda gözlerimi yavaşça kırpıştırdım. Görüşüm biraz netlik kazanırken baş dönmemde geçmişti. Başımda duran yüze baktım.

"Raen?" Sesim kısık ve çatallı çıkmıştı. Sanki günlerdir konuşmamışım gibi...

"Belinay?" Raen'in endişeli yüzündeki gözleri kızarmıştı. Sanki günlerdir uyumamış gibi...

Günlerdir...

"Üç gündür uyuyordun Belinay." Bakışlarımı Jeminu'ya çevirdim. O normal görünüyordu.

Üç gün...

En son ne olmuştu? Hatırlamak için tekrar gözlerimi yumdum. En son Bludrin'in yanındaydım ve tartışıyorduk. Bana son söyledikleri canımı yakmıştı ve ben de özür dileyip sarılmıştım. Beni affetmişti, ya da ben öyle sanıyordum...

Onun mağarasına gitmiştik. Küçük bir sıvı içtikten sonra Bludrin'e bakmıştım ama bir anlık koca bir boşluk oluştu. Sonra büyük kadeh...

"Aman tanrım!" Gözlerimi sonuna kadar açıp yatakta oturur pozisyona geçtim. Bludrin beni bırakmıştı. Aramızdaki bağı koparmıştı! Yataktan çıkmaya yeltendiğimde iki güçlü kol omuzlarımdan tutup beni engelledi.

"Ne yapıyorsun Belinay? Üç gün önce seni gölde baygın buldum. Yeni uyanıyorsun ve-"

"Çekil Raen, bu önemli!" Ellerinden kurtulup ayağı kalktım. Jeminu bileğime yapışıp beni kendine döndürdü.

"Düşüncelerin yine beyaz bir örtü. Ne için endişelendiğini bile göremiyorum. Ne oldu Belinay, sen söyle!" Başımı iki yana sallayıp bileğimi kurtardım ve merdivenlerden aşağı indim. Hızla kapıyı açtığım sıra da bir çift kol belime sarıldı.

"Gitme Belinay... Nereye gidiyorsun? Beraber gidelim!" Raen'in sesi yorgun çıkıyordu. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Şu an aklımda sadece Bludrin vardı. Onunla konuşup aramı düzeltmeliydim. O benden gidemezdi, benim ona ihtiyacım olduğu kadar onun da bana ihtiyacı vardı. Onu görmeliydim!

"Bırak Raen. Gitmem gerek. Geri geleceğim, söz veriyorum!" Belimdeki ellerini tutup nazikçe kenara ittim ve koşarak ormana yöneldim.

Bludrin'le buluştuğumuz tepeye geldiğimde onu bekleme kararı aldım. O, benim burada olacağımı bilir ve her zaman gelirdi. Ama o zamanlar bir bağımız vardı. Şimdi ise...

Bekleme fikrinin saçma olduğunu anlayıp mağaranın girişine gittim. Elimi duvara uzatıp alevlerin, sembolün üzerinden geçmesini izledim. Duvar iki yana açıldığında hemen içeri girip her zaman yanmasına rağmen şimdi yanmayan meşalelerin üzerine ateş fırlattım. Mağara aydınlandığında burasının bomboş olduğunu anlayıp zorla yutkundum. Sırtımı duvara yaslayıp dizlerimi kendime çektim. Ağlayarak etrafımı süzüyordum onu görmeyeceğimi bile bile... İçtiğim kadehlerin ikiside yerdeydi. Zaten sadece bu koca mağarada bir tek onlar vardı...

"Bludrin..." diye fısıldadım kendi kendime. Onun beni duyabileceğine dair küçücük bir umut kırıntısı vardı içimde. "Bana bunu yapma Bludrin. Söylediklerim için gerçekten çok üzgünüm. Ben aptalın tekiyim, seni suçlamamalıydım." Burnumu çekip dizime sürttüm. "Bomboşum. Sen yoksun. Bağımızı hissedemiyorum. Seni hissedemiyorum. Bu... acı veren koca boşluk hissi beni... öldürüyor Bludrin.

DRAMEN (Tamamlandı)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن