20. BÖLÜM

42K 3.1K 219
                                    


İyi okumalar...



Multimedia: Bludrin

Uyandığımda dün gece yanında uyuduğum sıcaklık hala yanımdaydı. Raen'in yüzü hala boynumdaydı ve ben bu anın bitmesini hiç istemiyordum. Duvardaki saate baktığımda vaktin öğlene geliyor oluşunu dehşetle fark etsemde Raen'i bu güzel uykusundan mahrum etmek istemiyordum fakat kardeşleri yokluğunu anlarlarsa şüphelenebilirlerdi. Kıpırdanıp yüzümü aşağı eğdim ve Raen'in sıcacık dudaklarına uzun bir öpücük kondurdum. Raen gözlerini açınca geri çekilip gülümsedim.

"Günaydın." Raen gözlerini kırpıştırıp gerçek olup olmadığımı kontrol eder gibi elini yanağıma koydu. Yanağımdaki elini alıp avuç içini koklayarak öptüğümde Raen gülümsemişti.

"Günaydın doğa güzelim." Başını kaldırıp yanağımdan öptü ve yatakta doğruldu.

"Saat kaç?"

"Öğlene geliyor." Raen yataktan kalkıp yerdeki tişörtünü üstüne giyip hala yatakta oturan bana yaklaştı.

"Gitsem iyi olacak." Dudağıma kısa bir öpücük verip alnını alnıma yasladığında baş parmaklarıyla yanaklarımı okşuyordu. "Hayatımda hiç bu kadar huzurlu uyumamıştım. Teşekkür ederim sevgilim." Gülümsediğimde tekrar dudaklarımı öptüğünde karşılık verdim. Öperken ona kalbimi gösteriyordum. Birkaç saniye sonra öpüşmemiz derinleştiğinde Raen zorla geri çekildi.

"Böyle devam ederse eve gidemeyeceğim." Sırıtıp ayağa kalktım.

"Ben seni şu camdan uğurlayım o zaman." Dişlerini göstererek gülümsediğinde kalbim yerinde hoplamıştı. Cama yaklaşıp açtı ve bir bacağını dışarı attığında son kez eğilip öptüm onu. Aşağı atladığında gözden kaybolana kadar el sallayıp onu izledim.

Gider gitmez camı kapatıp yere çöktüm ve hıçkırıklarımın eşliğinde ağlamaya başladım. Onu bırakamazdım, hayır. Ama onun için yapabileceğim tek şey ölmek olacaktı. Bana ilk zamanlar dediği şeyi hatırlıyordum.

"Kardeşlerimle senin yüzünden aramı açmam!"

Bunu demişti bana. Şimdi nasıl hiçbir şey yokmuş gibi hayatıma devam edebilirdim! Koca bir boşluğun içinde süzülüyordum sanki. Onunla sonsuza kadar birlikte olmak istiyordum sadece. Ama bu imkansızdı. Kardeşleri engel olmasa bile ben bin yıl onsuz ne yapacaktım. O yoksa kesinlikle o kadar yaşamak istemiyordum. O yoksa zaten yaşamak istemezdim.

Dakikalar sonra kendimi toparlayıp tekrar yatağa girdim. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. Ama madem ölmeye karar vermiştim, öyleyse sevdiklerimle de vakit geçirmeliydim. Üstümü giyinip Zei'nin evine gittim. Zei çoktan uyanmış kahvaltısını yapıyordu.

"Günaydın Belinay!" Zei'nin neşeyle bağırmasına istemsizce gülmüştüm. Beni içeri davet edip kahvaltı masasına yönlendirdi. Haglin ve tanımadığım bir kız bana selam verdiklerinde bende karşılık verdim.

"Kaynanan seviyormuş doğanın kızı." Haglin yandan bir gülüş sergileyerek beni süzüyordu.

"Benim kaynanam çoktan öldü." diye ağzımdan kaçırdığımda yutkundum.

"Ah, evet aşkım. Ne yazık ki annem öleli çok oldu. Zei'nin sana bundan bahsetmiş olmasına şaşırmadım." Üst Dudağımın kenarını kaldırarak anlamsız bir bakış attığımda Haglin kahvaltısına geri döndü.

"Sen tam bir hayalperestsin Haglin! Otursana Belinay." Zei kendi yanındaki sandalyeyi göstererek gülümsedi. Bende zorla gülümseyip oturdum ve hiç iştahım olmamasına rağmen Zei'nin hazırladığı muhteşem pankekleri miğdeme indirdim. Herkes kahvaltısını yaptıktan sonra Haglin yanındaki kıza sırnaşırken bizde Zei ile birlikte bulaşıkları yıkıyorduk.

DRAMEN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now