28. BÖLÜM

32.4K 2.3K 125
                                    


VİCKTANİA / DOĞANIN KIZININ ÖLÜMÜNDEN 3 GÜN ÖNCE


Vicktania'nın soğuk havası her zaman ki gibi kendini koruyordu. Kara büyücüler ve cadılar, kendi taraflarına çekip karanlığa boğdukları orman yandaşları ve onların hakimiyeti altında olan korkunç hayvanlar soğuk şehrin karanlığında kol geziyordu.

Onlar karanlığın esirleri oldukları için Vicktania'ya güneşin ışıklarını göstermezlerdi. En güçlü ve ölümsüz olan kara büyücü Voldans bu şehri kaplayan kara bulutların yaratıcısıydı. Vicktania halkı güneş gördüğünde tekrar karanlığa boğulana kadar güçlerinden olurlardı. Bu yüzden savaşacakları yerin üzerine kendileri gitmeden evvel kara bulutlarını yollarlardı.

"Başka birini yollayalım. Felona'yı öldürmek için Gandroly gitmişti zaten." Gandroly, Dramen'de kendini Gothilşi diye tanıtmıştı. Victania'nın dört kişiden oluşan kurulu Yüksek Kule'nin en tepesinde toplanmıştı. Belinay'ın ölümü tahminlerinden fazla gecikmişti. Bu işi kendilerinin halletmesi gerekiyordu.

"Doğanın kızı geldiğinde Flardya'yı kontrol etmesi için gönderdiğimizde kimse bir şey anlamadı. Yine o gidebilir."

"Hem bu yolla güneşten etkilenmediğini de keşfetmiştik."

"Elbette, o yarı orman yandaşı. Tarihin bir ilki."

"Flardya'yı buraya yollayın." diye emir verdi toplantı başladığından beri tek tük konuşan Voldans. Kaıda bekleyen iki büyücü hızla küçük odadan dışarı çıktılar.

"O yarım akıllı çocuk daha önce kimseyi öldürmedi. Bu işi nasıl başaracak?" diye şüheyle soran Ptilk'e, Voldans kendini beğenmişçesine tepeden bakarak gülümsedi.

"Aklına hiç mi bir fikir gelmiyor?" Bu bir soru değil aksine, bir azarlamaydı. Ptilk korkarak başını önüne eğdi. Herkes susup odaya çağrılan Flardya'nın gelmesini bekledi. Çok geçmeden genç adam ürkek adımlarla içeri girdi.

"Flardya huzurunuzda efendim." Voldans'ın hizmeti altında olan büyücü eğilerek selam verdikten sonra büyük kapının yanına geçti.

"Flardya..." Voldans küçük ama geniş Flardya'nın önüne gidip işaret parmağıyla kafası eğik olan genç adamın çenesini iğrenirmiş gibi tutup hafifçe kaldırdı ve kendisine bakmasını zorladı.

"E-efendim..." Flardya küçük bir referans sergileyerek Voldans'ın siyaha yakın lacivert gözlerine baktı.

"Sana bir sorum var." Voldans yan gözle arkasında bıraktığı kurula küçük bir bakış attı.

"E-evet efendim?"Voldans yamuk bir gülümsemeyle süsledi nefes kesici yüzünü. Bu ifadesi korkutucuydu. Sert bakışlarıyla zıt sakin duruşuyla her zaman korkutucu görünürdü.

"Geçen sefer ki ziyaretinde Dramen'i beğendin mi?" Flardya yutkundu.

"Hayır efendim."

"Çok yazık evlat." Voldans, Flardya'ya arkasını dönüp eski yerine geçti tekrar. "Öyleyse bu haber senin için üzücü olacak. Ne yazık ki bugün yine oraya gitmen gerekiyor." Flardya şaşkınlıkla Voldans'ın arkasından bakakaldı. Oraya tekrar gitmek istemiyordu ama Voldans'a karşı çıkamazdı. Boyun eğerek kabul etmek zorundaysa da nedenini öğrenmeden duramazdı. Bu yüzden sorarcasına Boward'a baktı. Voldans'tan başka kimseden korkup çekinmiyordu. Zaten bu durum diğer herkes için de geçerliydi. Kurul üyeleri bile kendi içlerinden olan Voldans'tan korkuyorlardı.

"Doğanın kızının ölümü beklediğimiz gibi erken gerçekleşmiyor. Bunu aramızdan birisinin yaması gerekiyor. Bu da sensin."

Birini öldürmek mi? Daha önce böyle bir şey yamamıştı ki o. Ya işleri eline yüzüne bulaştırırsa? Voldans onu mahvederdi.

DRAMEN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now