26. BÖLÜM: "DİP"

1.2K 77 21
                                    


İyi okumalar dilerim.

Bölüm şarkısı: Lucia - Strong

En dip.

Evet, hissettiğim buydu. Her ne kadar lügatte, dibin dibi denilen bir kavram olmasada, hissettiklerim, lügatlere ve diğer kurallara bağlı değildi. Ruhum, kırılmıştı. Bedenim ise paramparça bir hâle gelerek Barkın'ın kollarına yığılmıştı.

Korku.

Barkın'ın kollarına yığılan bu duygu, gözlerimi kapatmama ve derince solumama sebep olmuştu. Barkın'la bu işe girdiğimden beri, her saniye ölümün pençesinde gibi hissediyordum. En büyük korkum, Barkın'ı kendi ellerimle öldürememekti. Bunu defalarca kendime söylemiştim. Lâkin bugünden sonra ki korkum, kendi ruhumun bedenimden çıkmasıydı. Korkuyordum, Barkın'ı öldürememekten çok, kendi ölümümden korkuyordum.

Vicdanım serzenişini büyük bir ustalıkla kustuğunda yüzümü buruşturdum ve gözlerimi açtım. Karşımda gördüğüm, Barkın'ın nefretle bürünen gözleriydi.

"Uras'ı öldürmez olaydım! Herifin adamları da ayrı bir dert!" diye bağırdı ve cam kırıklarının üzerine basarak ilerledi. Her adımını attığında çıkan ses, bana kalbimi hatırlatıyordu. Bir zamanlar var olan kalbimi...

"Ne yapacaksın?" diye sorduğumda Barkın belimden tuttu ve yavaş adımlarla odadan çıktık. Dikkatim Enes'e çekilmişti. Enes ise, bira bardağını gelişi güzel tutmuştu ve dudakları ile buluşturmuştu. Odada tek yankılanan ses, Enes'in yutkunduğunda çıkardığı o sesti.

Barkın, "Rüya ve Buğra nerede?" diye sorduğunda Enes omzunu silkti. Belimdeki eli can yakıcı olmaya başladığında gözlerimi kapattım ve derince nefes aldım.

Enes ise bardağını sertçe masaya koydu ve yüzünü bize döndü. "Rüya'yı merak edene kadar daha mühim işlerle ilgilen. Anlarsın ya..."

"Ne demek istiyorsun?" diye çıkıştığımda Enes yavaşça ayağa kalktı ve bedenini tamamen bize döndü.

"Dikkat et diyorum, aylardır sakındığın şey bir gece ansızın Barkın'a ettiğin küfürlerle yok olur!" dediğinde gözlerim istemsizce büyüdü. O gün, bütün papatyalarım solacaktı ve yaşamım yok olacaktı.

"Fatih gelince Lavin'in odasını inceleyin, bizim işlerimiz var," diyen Barkın'a baktım. Dakikalar öncesinde ölümle burun buruna gelmiştik ve Barkın nasıl bu kadar sakin olabiliyordu?

"Sana inanmıyorum!" diye bağırdığımda Barkın gözlerimin içine baktı ve göz kırptı.

"Ölümün pençesi her zaman sırtımızda..." diye fısıldadığında gözlerimi kıstım. "Soğukkanlı olmalısın ve o an geldiğinde ne yapman gerektiğini iyi bilmelisin."

Enes, "Salon hazır, sizi bekliyor," dediğinde Barkın'dan gözlerimi çektim ve iç çektim. Neyin peşinde olduğundan haberim yoktu.

"Salon?" diye sorduğumda Barkın belimden kavradı ve yavaş adımlarla kapıya yönlendirdi. "Ne salonu? Barkın?"

"Ne salonu olabilir, Çoban Yıldızı?" dediğinde diğer kelimelerinden çok, Çoban Yıldızı'na odaklanmıştım. Bana yakışabilecek tek lakap buydu.

"Bilmiyorum," dediğimde çoktan kapıyı açmıştım ve ayakkabılarımı giymekle uğraşıyordum. Bağcıklarımı bağladıktan sonra, pantolonumun belini yukarıya çektim ve saçlarımı savurdum. Barkın'ın motoru davetkârlığını sürdürürken, gittiğimiz yolun yol olmayacağından emindim. Yola çıktığım kişi Barkın ise, bela kaçınılmazdı. Lâkin korksaydım, başından beri Barkın'la bu işe girmezdim.

ACI VAVEYLÂLARWhere stories live. Discover now