5. BÖLÜM: "ZİRVE"

3K 175 75
                                    

İyi okumalar dilerim.

Bölüm şarkısı: Skylar Grey- I Know You

Nefesimi titrekçe bıraktığımda Barkın, gözlerimin içine bakıp gülümsemişti. Başını eğip, ipi sertçe sıktıktan sonra tekrardan gözlerimin içine baktı ve gözünü kırpıp, benden uzaklaştı. Kaçmak gibi bir planım yoktu. Ona rağmen, bileklerim ya kelepçede oluyordu ya da iplerin arasında... Bedenim solmuş bir papatya kadar narindi ve bir o kadar da zayıftı. Saatlerdir Uras'ı ve bana göstermediği yüzünü düşünüyordum. Bu kadar pislik bir adam olduğunu nereden bilebilirdim?

Barkın, cebinden metal kutu çıkarttı ve kutunun kapağını açıp içinden bir sigara çıkarttı. Dudakları ile buluşturduğunda gözlerimi devirdim ve odanın tavanına baktım. Saatlerce ayakta olacaktım ve bu durumu gayet benimsemiştim.

Yaralarım bir hayli acıyordu ve kırbaçla vurduğu yerler sızlıyordu. O kadar ince bir sızıydı ki, tarifi zordu. Bahis ettiğim bu acı ve sızısı canımı yakmaktan çok, canımı almakla yükümlüydü. Barkın, yaralarıma işaret parmağını bastırdığında acı ile inledim ve gözlerimi ona çevirerek alt dudağımı dişimin arasına aldım ve inledim. Sigaranın dumanını yüzüme üflediğinde başımı eğdim ve yüzümü buruşturdum. Sağ ve sol duvardan sarkıtılmış iplere bağlı olan bileklerim morarmaya başlamıştı ve canımı yakıyordu.

"Canım acıyor, Barkın," dediğimde dişlerini gösterdi ve sigara dumanını halkalar hâlinde yüzüme üflemeye başladı. "Çok pislik bir adamsın. Biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum, güzelim," deyip sigarayı köprücük kemiğimde söndürdü. Acı vaveylâlar boğazımdan koparken, sükût-u hayallerimin yok olduğunu da iliklerime kadar hissediyordum. Benim hayalimde iplere bağlanan bir kadın yoktu ya da işkencelere maruz kalan bir kadın... Benim hayalimde Barkın'dan intikam almak vardı. En acılı şekilde...

Şimdi böyle düşündüğümde nerede yanlış yaptığımı çözmeye çalışıyordum. Bu kadar derin bir sükût-u hayale kapılmamın nedenini aklımın en ücra köşeciklerinde aramaya koyulmuştum. Sonuç ise muazzamlıktan uzaktı. Sonuç, tam bir hüsrandı.

İpler, bileklerimden kaydı ve benim bedenimde yavaşça yere yığıldı. Bileklerimden ziyade, bedenim bu ağır yükleri kaldıramıyordu. İntikam almak istiyordum. İntikam, intikam, intikam... İliklerime işlenen bu kelimeyi aktif etmek istiyordum. Barkın'ın siyah spor ayakkabısı gözlerimin önüne geldiğinde öksürdüm ve parmaklarımı soğuk zeminde hareket ettirdim.

"Bu kadar saklandığımız yeter, değil mi?" dediğinde başımı aşağı yukarı salladım. "Dinlendiğimize göre artık harekete geçmeliyiz."

"Kendi adına konuş, Yüksel!" dedim ve Barkın'ın gözlerine baktım. Dizinin üstüne çöküp çenemi kavradığında yüzümü buruşturdum. "Dinlenen sensin, ben değil!"

"Aptalsın," dedi ve çenemi sertçe bıraktı. "Bedenini acıya alıştırıyorum, anlamıyorsun!" deyip kollarımın altından tuttu ve beni havaya kaldırdı. Saçlarım, Barkın'ın yüzüne döküldüğünde beni sertçe duvara attı ve boynumdan kavradı. Nefesim düğümlenmişti ve gırtlağımda takılı kalmıştı. Kesik nefesler alırken Barkın çenesini kastı ve boynumu sıkmaya başladı. Tek eli ile beni duvarda tuttuğunda gözlerimi kapattım ve nefesimi kontrol etmeye çalıştım. Nefesim gırtlağımı yakıp geçiyordu ve beni bambaşka acılı hissiyatlara sürüklüyordu. Duvarla sertçe buluşmamın sonucu olarak sırtımda bir hayli acımıştı. Barkın, sırtımın acısına aldırmadan beni pencerenin olduğu köşeye sertçe fırlattı ve elini yumruk yaparak duvara vurdu. Bedenim, yerle sertçe fırlatıldığından ötürü, kaburga kemiklerimde bir baskı hissettim. Gözümden bir damla yaş süzülüp, yanağımla buluştuğunda soğuk zemine biraz daha sığındım. Sanki Barkın'ı benden koruyabilecekmiş gibiydi... Bu hissiyat olmaz olsundu.

ACI VAVEYLÂLARDär berättelser lever. Upptäck nu