1. BÖLÜM: "İNTİKAM"

6.1K 312 123
                                    

İlk bölümün hızlı ilerlemesinin sebebi, hikâyenin konusuna hızlı bir geçiş yapmaktır.

İyi okumalar dilerim.

Bölüm şarkısı: James Young - Moondust

"Evet!" diye yüksek sesle bağırdığımda alkış sesleri, papatyaları salladı ve güzel kokulara davet etti. Bizim mutluluğumuz bütün papatyaları öldürmüştü. Bu ölüm şekli, acılı değildi. Hiçbir ölüm bu kadar güzel kokamazdı, kokmamalıydı da...

Nikâh masasında işimiz bittikten sonra gelinliğimin eteğini evlilik cüzdanını tutan elim ile kavradım ve yavaşça çiçeğimi atacağım yere doğru yürümeye başladım. Genç kızların çığlıkları, ailemin bana karşı olan bakışları sadece dudağımı kaydırırdı ve bu da sahte gülüşlerime sebep olurdu. Benim asıl mutluluğum, sevdiğim adamın –Uras'ın- yanında nefes almaktı ve onun varlığını bilmekti. Geriye kalan bütün güzel olaylar, teferruattı. Sırtımı, çiçeği atmamı bekleyen kızlara döndüğümde genç kızların dudaklarından tek bir kelime çıkıyordu.

"At!" dediklerinde çiçek parmaklarımın arasından kayıp gitti. Yüzümü yavaşça kızlara döndüğümde, tekrardan bir alkış sesi yükseldi ve benim gözlerim, çiçek buketini kendinden emin bir şekilde tutan kız kardeşime gitti. Gözümü kırptığımda, belli belirsizce tebessüm etti ve elbisesinin eteğini düzelterek, topuklu ayakkabılarının davetkâr sesine dayanarak arka masalara yürüdü. Omzumda hissettiğim sıcaklık ile gözlerim omzuma dokunan kişiye takıldı. Uras bütün güzelliği ile bana baktığında gülümsedim. Benim güzel adamım hep gülmeliydi. Gam ve kederden dolayı asla üzülmemeliydi.

Kulağıma ilişen Roy Orbison, Oh My Love şarkısı ile tebessümüm büyüdü ve ellerim, Uras'ın eli ile buluştuğunda Uras, kıvrak hareketlerle elini belime attı. Nefesi yüzümde gezinirken gülümsedim. Nasıl olurda bir insan hem yaralardı, hemde gülüşüyle sarardı? Eğer sevdiğiniz insan Uras ise, hem yaranız olurdu. Hem de yara bandınız.

Dakikalardır, başım Uras'ın omzundaydı ve müziğin vermiş olduğu uyuşuklukla bir sağa, bir sola sallanıyordum. Fazlasıyla sarhoştum ve ayılmak istemiyordum. Başımı Uras'ın omzundan kaldırdım. Elim kalbindeydi ve o büyük kalbi, küçücük elime kocaman bir sevgi sığdırmıştı.

Kulağıma ilişen silah sesi ile kulağım her şeye sağır, dilim her şeye lâl ve gözlerim her şeye âmâ olmuştu. Evlilik cüzdanını avucumun içinde tortop ettiğimde, Uras'ın acıdan kıvranan gözleri, elimin altında atan kalbine kadar acısını kusmuştu. Omzunda olan elim omzunu sıktığında dudağımdan büyük bir hıçkırık koptu.

Uras, "Özür dilerim," dedi ve elimin altındaki kalbi hızlıca atmaya başladı. "Seni sevdiğim için özür dilerim, aydınlığım."

"Özür dileme!" diye bağırdığımda, silah sesi tekrardan yükseldi ve yavaş akan zaman hızını arttırdı. Kendini kaybeden uzuvlarım birkaç saniye sonra kendine geldi ve aklım gerçeği yeni idrak etmeye başladı. "Uras!" dedim ve yere yığılmak için kendini atan Uras'ı sıkıca tuttum. "Yardım edin!"

"Lavin..." diye fısıldadığında Uras ile birlikte yere yığıldım ve acısına ortak oldum.

"Saçlarımın uçları köprücük kemiğine değmişken, sakalların parmak uçlarıma dokunmuşken, gidemezsin!" dediğimde elimde atan kalbi parçalandı ve yabancı bir el Uras'ı benden kopardı. Dudaklarıma kapanan eller ile soluduğum nefes, ciğerlerime ihanet ederken aralık kalmış gözlerim ile insanlara baktım. Herkes şok içerisinde bir bana, bir de Uras'a bakıyordu. Parmaklarım, dudağıma kapanan elleri açmaya çalışırken şakağıma değen soğuk metal ile titredim ve o anda kulağıma ilişen ses ile kanım bütün vücudumdan çekildi.

ACI VAVEYLÂLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin