20. BÖLÜM: "YABANCI" (2)

1.4K 95 86
                                    

İyi okumalar dilerim.

Bölüm şarkısı: Eminem feat. Rihanna - Love The Way You Lie

Kelimelerimin boynuna ip geçirmiştim, darağacı onlara davetkâr geldiği vakit. Harflerim, kelimelerimin katiliydi. Ben, iki kelimeden ibarettim. Ben, Lavin Ateş'tim. Barkın ise, altı harfliydi. Her harf kelimeyi, her kelime cümleyi, her cümle ise paragrafları oluştururdu. Lâkin Barkın'ın harfleri, kelime olmayı reddetmişti ve daha yüce olan bir makamı, cümleleri istemişti. Kelimelerim, darağacında, ayaklarının altında tabure ile harfleri bekliyordu. Barkın'ın harfleri tabureye yavaşça ilerledi ve ayakları ile tabureye vurarak kelimelerimin katline ferman yazdı. Kelimelerim can çekişerek, harflerin gölgesine saklandı. Harfler, alaycı gülümseme yerleştirdi dudaklarına... Ve bu gülüş, ruhunu kana bulamış bir harfin gülüşüydü. Bir katilin gülüşüydü.

Bir... İki ve üç...

Derince nefes aldım ve Barkın'ın belime vurduğu kemeri sineme çektim. Vurmasından ziyade, başkasının gözünün önünde vurması canımı yakan etken olmuştu. Üzerimde iç çamaşırlarımdan başka bir şey yoktu. Terliyordum ve aynı zamanda titriyordum. Tenime bıraktığı her darbe, ayak parmak uçlarımın katlanmasına sebep oluyordu. Tırnaklarımı avuçlarıma batırdım ve derince nefes alarak son darbesine katlandım.

Elindeki kırbaç, bacaklarıma değdiğinde gözlerimi kapattım ve yavaşça nefes aldım. Gözyaşım, yanağımdan süzülerek aktı.

"Yapma," diye fısıldadım dudaklarımın son kalmış gücü ile... Göz kapaklarım yavaşça yukarıya kalktığında Barkın'ın hırs ve intikamla harmanlanmış göz bebeklerine baktım. Dudakları düz bir çizgiyi andırıyordu ve elmacık kemikleri belirginleşmişti.

"Seni öldürmek istiyorum!" dedi ve sesi odanın duvarlarına çarptı. Kırbacı bir anda soğuk fayansla buluştu ve tiz bir ses bıraktı. Hıçkırığım, tiz sesin akabinde nüksetti. "Fatih çık!" diye kükrediğinde, kelepçeleri zorladım ve saçlarımın yüzüme düşmesine izin verdim. Demir kapının kapanma sesi kulağıma ulaştığında başımı sağa sola salladım ve saçlarımı yüzümden kurtardım. Barkın arka masadan silahı kavradı ve alnımın ortasına sabitledi. Tükürüğüm boğazımda yuvarlandı. Silahı yavaşça aşağı sürüklemeye başladı. Dudağıma vardığında nefesimi silahın namlusuna bıraktım. Silah çenemden, göğsüme doğru yavaşça uzanmaya başladı. Hayat noktama, kalbime vardığında nefesim sıklaştı ve gözümdeki son damla kurudu. "Şimdi, seni burada öldürmemem için bir sebep söyle!" dediğinde başımı sağa sola salladım ve başımı yukarı kaldırdım.

"Bir sebebim yok. Hatırlarsan, öldürmeni ben istemiştim, evvelden," deyip gözlerinin içine baktım. Silahının namlusu, tenime daha çok bastırdı. "Öldür, şimdi!"

"Bu kadar kolay ölmemelisin. Uras'la kaderiniz aynı olmayacak!"

"Uras'ın canı cehenneme!" diye bağırdım. "Hadi! Öldür!" dediğimde yüzüme bıraktığı sızı ile başım sola kaydı. Saçlarım, vurduğu yerde geziniyordu. Saçlarımı bir anda çekti ve gözlerine bakmamı sağladı.

"Öldüreceğim," dedi ve dudağıma nefesini üfledi. "Arzudan kıvranırken, ruhunu öldüreceğim."

"Ruhum öldü," diye fısıldadım. "Bedenimi öldür, hadi!"

"Bedenini sen öldüreceksin," diye ekledi. "Ben ruhunu öldürdükten sonra," dedi kelepçelerimin kilidini açmaya başladı. Bir anda kilitleri açtığında, bedenim yerle buluştu. Barkın'ın tenime uyguladığı darbeler devam ediyordu. Ayakkabılarının ucundan ziyade, kalbinin taşlaşmış olması canımı yakıyordu. Aslında canımın yanmaması gerekiyordu çünkü biz böyle olmalıydı. Ruhsal ve bedensel ilişkiden uzak olmalıydık. Biz, katil ve kurban ilişkisinden ibaret olmalıydık.

ACI VAVEYLÂLARWhere stories live. Discover now