10. BÖLÜM: "NEFRET"

2.2K 127 102
                                    

İyi okumalar dilerim.

Bölüm şarkısı: Adam Lambert - Runnin

Suratıma bir kere daha tokat attığında, yüzüm yana düştü. Karşımda ayna vardı ve kendimi, mahvoluşumu büyük bir rahatlıkla izliyordum. Dudağım patlamıştı ve kanlar akıyordu. Barkın, muşta ile karnıma vurduğunda, nefes alamıyorum sandım. Kelepçeleri zorladım ve bacağımı biraz da olsa karnıma çektim. Bana, özgürlüğümü veren adam, sırf bana işkence uygulamak için nerede olduğunu tam olarak bilmediğim bir eve kapatmıştı. Ev bir hayli eskiydi ve küf kokusu, burnumu acıtıyordu.

Bacağıma sıcak bir şey değdiğinde çığlık kopardım. Bacağım uyuşmuştu ve kül olduğuna yeminler edebilirdim. Barkın, özgürlüğün bittiğini belli ediyordu. Özgürlük bitmişti. Yerini, kölelik ve itaatkârlık alıyordu. Acıya muhtaç bir kadın da boşta kalan yerleri dolduruyordu. Acıyı hissetmek istemiyordum. Aslında, Barkın'ın, altın tepside bana sunduğu acıyı hissetmek istemiyordum. Cümlenin doğrusu buydu. Ne bir eksik, ne bir fazla...

Parmağımın ucuna iğne sapladığında, sırtım yay gibi gerilmişti. Çığırmaktan, boğazım yırtılacaktı. O raddeye ulaşmıştı. Başım öne düşmüştü ve istemsizce dudaklarım aralanmıştı. Saçlarım yüzüme dökülürken, Barkın sertçe geriye atmıştı ve sırtımdan soğuk su dökmüştü. Arta kalan su ile saçlarımı ıslatmıştı ve sertçe çekerek başımı kaldırmıştı. Öfke ile soluduğu nefesi, yüzümü yakıyordu. Öyle bir öfkeydi ki, benim bile canımı almaya yeterdi.

Barkın, "Lavin Ateş... Senden öyle nefret ediyorum ki," diye fısıldadı. Ben ise alaycı bir şekilde güldüm ve dilimi, alt dudağımda gezdirdim. Patlamış yere değdiğinde fazlasıyla sızlamıştı. Fakat bunu Barkın'a belli etmedim.

"Aynı duyguları paylaşmamız çok güzel, Barkın Yüksel!" dediğimde saçlarımı bıraktı ve kelepçeleri çözmeye başladı. "Senden ölene kadar nefret edeceğim, Barkın Yüksel!"

Barkın dediklerime karşılık sadece gülmekle yetinmişti. Kelepçeleri çözdüğünde büyük bir gürültü ile düşmüştüm. Bedenim, yere sertçe çakılmıştı. Tişörtümün yakasından tutup beni sertçe fırlattığında dudağımdan acı dolu nidalar çıkmıştı. Yüzüm betonla buluşmuştu ve doğrusunu söylemek gerekirse, canım hiç yanmadığı kadar yanmıştı. Barkın'ın adım sesleri kulağı tırmaladığında bedenimi küçülttüm. Yüzümü çevirdiğinde ellerim ile yüzümü kapatmıştım. Elimin üstünden gelen sert darbe ile hiç olmadığım kadar acı çekmiştim. Parmağımda hâli hazırda bulunan -çıkartmayı unuttuğum- yüzük canımı acıtmıştı. Kollarım iki yana düşerken, kendimi serbest bırakmıştım. Barkın, tam bana vururken kolunu son gücüm ile tuttum ve ittirdim. Yavaşça ayağa kalktım ve dirseğim ile Barkın'ın burnuna sertçe vurdum. Güçlü bir kadın olmam gerekirken bu denli güçsüzlüğe mahkûm olmak benim için uygun değildi.

Barkın, "Seni geberteceğim," deyip üzerime yürümeye başladığında aşağılar şekilde güldüm ve elime gelen ilk şeyi attım. Vazo, karnına çarpmıştı ve hızlı bir şekilde yere düşerek tuzla buz olmuştu. Barkın, acı bir şekilde inlerken, içimden gelen hırs ile birlikte çenesinin altına vurdum. Sendeleyerek düştüğünde burnumu sertçe çektim ve elimin tersi ile kanları sildim. Barkın, o güç ile birlikte ben ne olduğunu anlamadan elmacık kemiğime yumrukla vurmuştu. Bedenim yerle sertçe buluştu ve nefesim kesildi. Saçım bir anda çekildiğinde gözlerim, Barkın'ın gözlerini bulmuştu.

"Seni kendi kanında boğacağım, Lavin!" dediğinde sırıttım ve yüzüne tükürdüm. Saçımı sertçe bıraktığında ayağa yavaşça kalktım. Karşısına geçtiğimde, kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Barkın, bana bakıp güldü ve başını sağa sola salladı.

ACI VAVEYLÂLARWhere stories live. Discover now