14. BÖLÜM: "CEHENNEM"

1.6K 117 124
                                    

İyi okumalar dilerim.

Bölüm şarkısı: Beyoncé - Haunted

Barkın'ın canı yanıyordu, yandığını biliyordum. İçindeki sönmek bilmeyen ateşe katkı sağladığımı da biliyordum ama bilmekten öteye gidemiyordum. Elim kolum bağlıydı ve bu bir insanın başına gelebilecek en vahim durumdu.

"Anlayamıyorum," diye fısıldadı. Sesinde boğuk bir yorgunluk vardı. Çarşafı eli ile kavradı ve boynuna kadar çekti. Çenesindeki sakalları kaşıdı ve çıkan sese karşılık yüzünü buruşturdu. "Dünya'yı sundum o'na... Dünya'mı sundum."

"Barkın..."

"Barkın, Barkın, Barkın..." dedi ve onaylamazsa ses çıkarttı. "Ne var?" diye fısıldadı. Gözünden aktığı yaşı başparmağı ile sildim. Elimi tuttu ve avucumun içine mırıldandı. Ne dediğini anlayamayacak kadar sarhoştum. Ruhum, şefkate sarhoştu.

"Özür dilerim," dedim. Barkın ise bana sarıldı ve şefkatini bana bahşetti. Dudaklarımdan hıçkırık koptu, "Özür dilerim," diye fısıldadım, tekrardan. Siyah hayatındaki, tek beyaz leke olmaktan özür dilemeyi borç bildim. Barkın ise sadece anlamamakla yetindi.

"Niye?" dedi, iç çektim. Şefkatten uzak olan tarafımı elim ile süpürdüm ve dudağımı dilim ile ısladım.

"Beni cehenneminden kov," diye cevapladım. Barkın ise hızlıca benden ayrıldı ve yataktan kalktı. Kırışmış olan çarşafı, elinde tortop etti ve kuytu köşelere attı.

"Kovmam."

"Ya ben gidersem?" dediğimde masanın üzerindeki viski şişesini yatağın başlığına fırlattı. Viski kıvrılarak, geçtiği yerleri yakarak yatağa ilerliyordu.

"Sen bensin, Lavin," dedi ve güldü. "Dünya'nın öteki ucuna da gitsen, ruhunun dokunulmamış yerlerinde ben olduğum sürece kaçamazsın. İnsan kendinden kaçamaz, güzelim."

"Kaçarım!" diye söylendiğimde masanın üzerindeki her şeyi fırlattı. Halıda kara lekeler bırakan, içi sıvı eşyalar tuzla buz olmuştu.

"Kaçamazsın!" dedi ve kolumdan tutarak odanın kuytu köşelerine fırlattı. Başım duvara sertçe vurduğunda inledim. Çok fazla darbe almıştım ve parmağımı kıpırdatabileceğimi sanmıyordum. Kapıyı çarptı ve çıktı. Odada beni naçizane ruhum ile bırakmıştı. Darmadağın olan bedenimi kaldıramıyordum. Siyah lekelerle dolmuş duvara elim ile vurdum ve çığırdım. Bu çığırış, serzenişti. Her şeye olan baş kaldırışım ve ardından gelen soğuk rüzgârlara yakamı ilikliyordum.

Soğuk: Bunu biliyordum. Bir insanın veremediği sıcaklığı istiyordunuz ve isterken kendinizi en soğuk ve dip köşelerde buluyordunuz. Bu hissiyatı bilirdim ve ardından gelen hüsranı... Polislerin bizi aradığını ve ellerindeki tek şeyin bir muamma olduğunu biliyordum. Annemin feryatlarını, bayılma nöbetlerini ve babamın gecenin bir vaktinde kalkıp gözyaşı döktüğünü biliyordum. Kız kardeşimin yemek yemekten kesildiğini, makyaj yapmadığını ve alışverişe çıkmadığını biliyordum. Herkese dair her şeyi biliyordum ama Barkın'ın ani ruh değişimlerini bilmiyordum. Aklımın en dip ve girdaplarla dolu köşesinde gri bir lekeydi. Ne siyahtı ne de beyazdı. Barkın'ın cehennemi, griydi.

Barkın, kapıyı açtığında elindeki çantaya dikkat çeken gözlerim, duvara sinmeme sebep olmuştu. Çantanın içinden kelepçe çıkartan Barkın'a güldüm ve başımı sağa sola salladım. Barkın yaklaştı ve soğuk metal bileklerimden geçti. Değiştirilmiş kıyafetlerimin kanla renklendirilmesinden korktum. Şortumun kısalığına okkalı bir küfür savurmuştum. Soğuk parke, tenimi soğukluğuna rağmen yakıyordu. Sağa sola dönerken, ayak bileklerimde hissettiğim sıkılık ile gözlerimi kapattım. Her şeyin başladığı o yere, acılı oyunlara geri dönmüştü. Bacaklarıma değen kırbaçla anlamıştım. Sesi odayı inletirken, bu odadan çıkışın olmadığını çözmüştüm. Tek çıkış yolu, ölümdü.

ACI VAVEYLÂLARWhere stories live. Discover now