24. BÖLÜM: "HIRS"

1.3K 81 65
                                    

Kitabımıza yepyeni karakterler girmiştir. Artık onları bol bol göreceğiz! Bu bölüm pek içime sinmedi lâkin, Lavin'i güçlendirdiğimize göre kategorimizin hakkını verelim!

Unutmadan, bu hikâyede aşk yok! Ona göre!

Bölüm şarkısı: Lana Del Rey - Born To Die

İyi okumalar dilerim.

Hırs.

Bu dört harften oluşan kelimenin ne demek olduğunu iyi bilirdim. Küçüklüğümden beri içimde körüklenen bu duygu, bana yarardan çok zarara mal olmuştu. Lâkin şuan hırs benim dayanağımdı. Vazgeçilmez bir parçamdı. Hırs neredeyse, ben oradaydım.

Arabanın tekerleri yuvarlanırken, terlemiş avuç içlerimi üzerime sildim. Açık torpidodaki silah bana göz kırpıyordu. Ben ise, tereddüt etmeden silahı elimle kavradım ve kucağıma bıraktım. Saniyeler, dakikalar geçmek bilmiyordu ve o an fark etmiştim ki ben, yeniden katil olmayı canı gönülden istiyordum. Ellerimde kurumuş kanın yapışkanlığı ve yüreğimde öldürdüğüm insanların ruhları vardı. Acımasız tarafımda Uras'ın sahtekârlıkları boy gösterirken, acımasız olmayan, naif tarafımda ise ruhumun derinliklerine kadar ulaşan aileme olan özlem boy gösteriyordu.

Barkın'la yürüdüğümüz bu yol uzundu, sonu nereye varırdı bilmiyordum. İkimizden birisi elbet ölecekti lâkin ben, Uras'ın sırtıma sapladığı bütün bıçakları çıkartmadan ölmek istemiyordum.

Yoldaki şeritler kıvrılıp giderken, bacağımda hissettiğim el ile gözlerim Barkın'a çevrildi.

"Beni öldüren adam kime çalışıyordu tahmin et?" dediğinde hafifçe gülümsedim ve başımı salladım.

"Uras. Başka hangi şerefsiz olabilir?" dediğimde elini bacağımdan çekti ve direksiyonu kavradı.

"Vurulduğumda çok korktun değil mi?" dedi ve gözleri gözlerim ile buluştu. Dudağımdan firar eden küfürler sessizliğe boğuluyordu. Derince nefes aldım ve sinirlerimi dizginledim.

"Senin vurulmandan korkmadım. Bir başkasının seni öldürebilme ihtimalinden korktum," dedim ve büyüyen gözbebeklerine karşı gülümsedim. "Senin ölümün, benim elimden olmalı."

"Büyük lokma ye, büyük söz söyleme," dediğinde güldüm ve gözümü kırptım.

"Rüya, Fatih, Enes ve..." dediğimde güldü ve direksiyonu sola kırdı.

"Buğra."

"Evet, Buğra. Onlarla ne zaman buluşacağız?" dedim ve kucağımdaki silahı elime alarak incelemeye başladım. Siyahtı ve uzun zamandır kullanılmadığı belliydi. Tozu, namludaydı.

"Görürsün," dediğinde başımı salladım. Yaz yağmuru arabanın camına kara lekeler bırakırken, elbisemin eteğini düzelttim. Heyecanım kalbime derin baskılar bırakırken, sabırsızlığım gün yüzüne çıkıyordu. Lâkin anlamadığım bir şey vardı, Uras'ın gerçek yüzünü neden hâlâ öğrenemiyordum? Barkın'ın hususi işleri ile uğraşırken, Uras'ın gerçek yüzünü görmeyi unutmuştum.

"Uras'ın gerçek yüzünü ne zaman göreceğim?" dediğimde Barkın alt dudağını dişinin arasına aldı ve direksiyonu hızla kırdıktan sonra arabayı aniden durdurdu.

"Çok konuşma da icraata geç!" diye bağırdığında el frenini yukarıya çektim.

"Şimdi ben ne yapacağım?" diye sorduğumda dişlerini bariz belli edecek şekilde sırıttı. Bu sırıtış hayra alamet değildi. Lâkin ben her zorluğa karşı hazırdım. Sağ sokakta gördüğüm konaktan çıktığım vakit, her şey daha karanlık olacaktı. Fenerlerim hazırdı, doğru yol elbet benim olacaktı. Bu girdiğim karanlık kuyu sadece bana aydınlık olacaktı. Barkın kendi kurduğu karanlığın içinde boğulacaktı.

ACI VAVEYLÂLARWhere stories live. Discover now